Devlet bir yol, bir "kamu" binası ya da bir baraj, vb. inşa ettiğinde, toprağına el koyduğu insanlara bir tazminat ödüyor. Ama aynı devlet Petrol Ofisi'ni, TÜPRAŞ'ı, PTT'yi, Karabük Demir Çelik İşletmesi'ni, yolları, köprüleri, devlet üretme çiftliklerini, vb. kapitalistlere sattığında (hediye ettiğinde) kimseye bir tazminat ödemiyor! Aslında orada her birimizin, hepimizin payı yok mu? Onların kurulması herkesin katkılarıyla, ödedikleri vergilerle mümkün olmadı mi? Satıştan insanlara bir pay
verilmemesi onların hakkını gasp etmek, haksızlık etmek değil midir? Neden bu konuda da bir kanun çıkarılmadı o halde? Devletin ne olduğu, özel mülkiyetin ne olduğu, bu ikisinin neden ve nasıl bir ve aynı şey olduğu bilinirse, durum netleşir... Her geçen gün nerkesin olanın, müştereklerin dev şirketler ve açgözlü yeni yetme kapitalistler tarafından yağmalanması, gasp edilmesi, sorun edilmek bir yana, hâlâ bir başarı öyküsü olarak unulabiliyor. İşte "büyüme" dedikleri böyle bir şey! Tabii başta burjuva iktisatçıları olmak üzere, anlı şanlı akademi üyelerinin, "kanaat önderlerinin", "akil adamların" ve medyanın etkili özendirmesi, desteği ve alkışları arasında...
Fikret Başkaya
Başka bir uygarlık için manifesto, s.194, yordam kitap