"Seni affedersem ,yaşananların aslında o kadar da kötü olmadığına inanabilirim." Affetmenin bu yüzünün aslında birçok insanın hayatlarını devam ettirebilmelerini engellediği sonucuna vardım.
Sayfa 190 - İletişimKitabı okuyor
Paraşütçü devam...
Kulübeye uzun zamandır kimsenin gelmediği etraftaki örümcek ağlarından anlaşılıyordu. Gerçi zifiri karanlık tek odalı bu yerde doğru düzgün önümü bile göremiyordum. Yine de dolunay sayesinde az da olsa içeri sızan ışık hüzmelerinden faydalanmaya çalışıyordum. Gözlerim karanlığa iyice alıştıktan sonra ağır hareketlerle eşyaları kontrol etmeye
Reklam
depresyonun üstesinden gelmenin tek yolu on birebir terapi ile mercek altına yatırmak bu sayede geçmişte ne yaşandığına dair hikayenin parçalarını bir araya getirmek ve hastanın hayatı hakkında daha iyi bir hikaye bulmasını sağlamaktır. depresyonun aslında beyinle değil, önemli ölçüde hayatınızla ilgili bir sorun olduğunu kanıtlamışlardır. Yoksulluk için de yaşayan insanların depresyona girme ihtimalinin daha yüksek olmasının sebebi ortalamada daha çok uzun vadeli strese maruz kalmaları, daha fazla olumsuz olay yaşamaları ve hayatlarında daha az dengeleyici unsur bulunmasıydı. kaygının sebebi beyinde meydana gelen bir aksaklık değildi, sebep hayatta meydana gelen bir aksaklıktı. Hayatlarımızda neyin bizi bu kadar mutsuz ettiğini anlamaya dönük çabanın yerini bu mutsuzluğu hissetmemizi sağlayan beyindeki nörotransmitterleri ketleme çabaları almıştır.
368 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
öncelikle kitabı bitirmek üzereyken olayların ne kadar oldu bittiye getirilmesine çok sinirlendim. Kitabın sonu bir dizinin aniden final olması gerekiyor gibi hızlandırılmıştı. Bütün olaylar bütün arkadaşlıklar okuyucuya veda etmeden ayrıldılar kitap bence çok eksik bitti ve sam watsonun iç dünyasına ,duygularına daha fazla girmek isterdim çok
Balarısı
BalarısıCraig Silvey · Martı Yayınları · 060 okunma
320 syf.
·
Not rated
Özgür yaşadığımızı tanıyoruz ama kim bilir kimlerin etkisi altında kaldık
Her şeyi size söylendiğini, gerçekten kendi iradenizle mi karar verdiğinizi sanıyorsunuz. Hayat o kadar da toz pembe değil. Bu kitap sizin hayatıta karşı taktınız alt gözlüklerini bir nebze olsun kırılması sağlayacaktır. Kitap okumaya başladığımda bireysel bir Manipülasyon ve algı yönetiminden bahsedildiğini düşünmüştüm ama bunu kitlelere yayıldığını okumak gerçekten, görüp de görmezden geldiğim birçok şey için beni resmen aydınlat... Kavramların nasıl çarpıtıldığını, satış elemanlarının hangi tekniklere başvurduğunu, dünyanın aslında asla kabul etmeyeceği çarpıklaşmış ahlak sistemlerinin dünyada nasıl yaygınlaştırıldığını ve pazarlandığını açık bir dille anlatıyor yazar. Dahası verdiği örnekleri Kur'an üzerindeki ayetler ve kıssalarla değerlendirerek anlatması oldukça manidar. Kuran aslında bizi manipülasyona karşı da uyarmış!... Dünyanın büyük çoğunluğu son yüz yıl içinde diktatörlükten, baskıcı rejimlerden arındı, dünya giderek daha demokratik bir yer haline geliyor ama bu demokrasi halkların yönetilmesi ve yönlendirilmesini zorlaştırıyor. Bu da giderek daha fazla Manipülasyon ve algı yönetimine başvurulmasına sebep oluyor. Bilgi çok hızlı bir şekilde, birçok yere ulaşıyor. Bilgi çokluğundan önemli olanlar kaçırılıyor, bilgi kirleniyor ya da önemsizleştiriliyor. Sistemler şeytanlaşıyor... Kuran'da anlatılan şeytanın hilelerini rehber ediniyor... Özgür yaşadığımızı sanıyoruz ama kim bilir kimlerin etkisi altında kaldık... Bu kitabı Lütfen okuyun farkındalığınızı gerçekten arttıracak!
Algı Yönetimi ve Manipülasyon
Algı Yönetimi ve ManipülasyonMücahit Gültekin · Pınar Yayınları · 20161,581 okunma
Küreselleşme denilen ve aslında Amerikan kapitalizminin dünyaya yayılması anlamına gelen olgu, 2000'lere kadar kör topal yuvarlanarak gelen ekonomik sistemi köklü biçimde değiştirdi. Bu değişiklikler genellikle kötü yönde oldu.
Sayfa 60
Reklam
144 syf.
7/10 puan verdi
Aslında baştan sona harika bir kitap. Zengin bir hayal gücü içeriyor, gerçeklikten aşırı derecede uzak ama bir o kadar da yakın. Bir yandan çocuk kitabı gibi ama bir yandan da hiç alakası yok. Asla eleştiremeyeceğim kadar iyi yazıldığını düşünüyorum ama okumayı o kadar da sevmediğim bir tür olduğundan pek çok yerde sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Bitirmem zaman aldı ama bana pek çok şey kattığını ve bu geçen vaktin, ara sıra sıkıcı da olsa, asla boşa gitmediğini kabul etmem lazım. Okuduğuma sevindim günün sonunda.
Oz Büyücüsü
Oz BüyücüsüL. Frank Baum · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202212.3k okunma
Altta bıraktığım linkte yazdıklarımı Kalben çok iyi ifade etmiş olmasına rağmen bir gün link bozulur veya çalışmazsa bu sözlerin hem benim kulağıma hem de sizin kulağınıza küpe olması aynı zamanda hatırlatması açısından yazmak istedim. Aslında zaten kitap okuyan insan bu değerlerin farkındadır ama yine de söylemek istedim. Sizin o kadar önemsediğiniz, o kadar değer verdiğiniz, o kadar sevdiğiniz, onlara rezil olmaktan korktuğunuz insanlar sizi o kadar önemsemiyorlar. Çoğu insan size sizin onlara verdiğiniz sevgiyi vermeyecek. Bunu beklemeyin bu değeri kazanmak için yaşamayın. Çünkü sizin değerinizi sadece ve sadece siz belirleyebilirsiniz. Kendi hayatınızı yaşamak için, kendi değerlerinizi fark etmek için, kendinizi mutlu bulduğunuz, faydalı bulduğunuz, akıl sağlığınızı ve ruh sağlığınızı yerinde bulduğunuz, insanlara kendi içinizden güzel şeyleri verebilecek yerlerde, zamanlarda, topluluklarda veya yalnızlıklarda olun bence. Çünkü gerisi çok boş. instagram.com/p/C2sRp2SNvMN
374 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Margaret Atwood’un kaleminden çıkmış olan “Damızlık Kızın Öyküsü” eseri okuduğum en güzel distopyalardan biriydi. Aslında eseri okurken çok sinirlensem de, emin olun merakınıza yenik düşüp ilerliyorsunuz. Amerika’da yaşanmış bazı olaylar sebebiyle ülkede radyasyon ve hastalıklardan dolayı doğurganlık büyük ölçüde azalıyor. Ülkede ise bazı yasaklar konmaya başlıyor. Neslin devamı için kadınları sadece cinsel bir obje olarak görüp, onların sürekli doğum yapmalarını istiyorlar. İşte bu kadınların, yüksek rütbeli komutanlara verilenine “Damızlık Kız” ismi veriliyor. Doğum yapmayan kadınlar ise farklı görevlere tahsis ediliyorlar. (Hizmetçilik vb. gibi) İşte sinirlendiğim noktalardan biri de burada başlıyor. Damızlık kızların doğurganlık dönemlerinde yanlarına verildikleri komutanlarla birlikteliğe hazırlanıyorlar ve komutanın eşi de bu esnada onların yanında bulunuyor. Bu damızlık kızlar o kadar hor görülüyor ki onların bir isimleri bile yok. Genelde yanlarındaki komutan kimse “onunki” adını alıyorlar. (Fredinki gibi) Çocuk doğuramayanlar ise ağır şartlar altında çalışmaya maruz bırakılıyorlar. Ben bunlara eziyet diyebiliyorum sadece ve bu eziyetin benzerlerini de yaşıyor olmak beni korkutmuyor değil. Ülkemizde yaşanan “kuma” olayları, çocuğu olmuyor diye boşanmayı tercih eden aileler… Az da olsa kadın-erkek olarak bu olaylara onay verenler de var ne yazık ki. Eserin devamında bir isyan bekliyordum ben; fakat olmadı. Belki de devam kitabında karşılayacaktır beni. Sabırsızlanıyorum okumak için. Sevgili okurlar kadınların köleleştirilmediği, tüm haklarının korunabildiği güzel günlere…
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood · Doğan Kitap · 201911k okunma
71 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Spoiler içerebilir!
Bir oturuşta adını bile bilmediğiniz bir kadının 24 saatine, hatta o 24 saatte de bütün hayat hikayesine şahit olduğunuz bir öykü. Ani kararların, pek çok pişmanlığın, yıkılan umutların ve değişmeyen insanların öyküsü. Aslında kitabın en başında yetişkin, aklı yerinde bir kadının daha yeni tanıştığı biriyle kaçıp gitmesi epeyce anlamsızdı. Ancak Mrs C.'nin yaşadıklarını okuyunca insanların tutkularına ne kadar düşkün, doyumsuz veya iradesiz olabileceği daha çok gün yüzüne çıkıyor diye düşünüyorum. Aynı zamanda hayatının en dip noktasına batmış bir insan, bir bağımlı için değişimin tek bir gecede, sihirli değnekle dokunulmuş gibi gelmeyeceğini, böyle umutlara bağlanmanın da kişiye ancak yıkım ve mutsuzluk getireceğini de anlatıyor Zweig bence bu noktada. Konu değil de daha çok işleyişle alakalı bir şey de şu, Mrs. C. o gün tanıştığı adamdan bahsederken aynı ifadeleri, aynı hisleri, aynı olayları tekrar tekrar anlatıp duruyor ki ben bunun aslında karakterin o adamdan ne kadar etkilendiği ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Onu anlatırken sanki kitlenip kalıyor, başka bir şey düşünemiyor ve büyülenmiş gibi aynı şeyleri tekrarlıyor. Bu da kitabın bazı yerlerinde okuyucuyu sıkabiliyor ve özellikle 'esrik' kelimesini elli kere görmek beni bir yerde oflattı ama durumun kadının ruh halini çok iyi yansıttığını ve bu şekilde yazılmasının çok yerinde olduğunu düşünüyorum.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126.7k okunma
Reklam
"Benimle sevişmeyi bu kadar çok mu sevdin?" dedi muzip bir ifadeyle ayak parmaklarını Clay'in göğüs kaslarına değdirerek. "Sevişmelerimize bayıldığımı biliyorsun. Sanırım senin anlamadığın kısım, diğer yaptıklarımızın da bir o kadar hoşuma gittiği. Ben bunun içindekinden," diye- rek Julia'ya doğru eğilip parmağıyla alnını işaret etti, "ve burada yaptıklarımızdan da hoşlanıyorum," der- ken parmağını bu sefer de Julia'nın dudakları üzerinde gezdirdi, "konuşmaktan yani." Ardından eliyle göğ- sünden aşağı doğru inerek kalbinin üzerinde durdu. "Ayrıca bunun içinde gördüklerim de hoşuma gidi- yor," dedi. Julia'nın kalbi iki kat hızlı atmaya başlamıştı ve bu ona o kadar yabancı bir duyguydu ki. Birilerine karşı böyle şeyler hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Bu onu bir taraftan korkuturken, diğer taraftan da kendini harika hissettiriyordu. Ama zaten birisinden hoşlan- mak da böyle bir şey değil miydi aslında? Tramplen- den havuza atlamak gibi? Clay'in elini avuçlarının ara- sına alarak göğsünün üzerinde tuttu ve Clay'in gözleri o anda sanki Julia evet demiş gibi ışıldamaya başladı, ki büyük ihtimalle de kabul etmiş sayılırdı. "Yani benim erkek arkadaşım mı olacaksın?" "Güzelim, erkek arkadaşın değil sevgilin olacağım, hem de tek sevgilin."
Sayfa 199
Julia sorgulayan gözlerini Clay'e sabitlemişti. Onun uzun mesafeli bir ilişki istemeyecek bir adam olduğu- na emindi aslında. Ama Sabrina'yla uzun yıllar bera- ber olduğunu söylediğine göre, gözü dışarıda, çapkın bir adam da değildi herhalde. Julia, Clay'den tam ola- rak ne istediğini bilmiyor olmakla birlikte, bildiği tek bir şey vardı ki o da onu tekrar görmek istediğiydi. Clay, onun dünyasını birden fazla şekilde sallamıştı. Ona yaşattığı zevkle, onu güldürmesiyle, nazik ve yu- muşak haliyle. Zaten asıl problem de buydu işte. Clay, onun için fazla iyiydi. Julia, bu potansiyele karşılık verebilecek kadar sağlam adımlarla basmıyordu yere. Biri veya her ikisi de bunun sonunda üzülecekti. Ama yeterince problemi olduğunu düşünerek his- settikleri hakkında aniden dürüst olmaya karar ver- mişti. "Bunu ben de isterim," dedi hiçbir art niyeti ol- madan ve dalga geçmeksizin. "Ama ben ülkenin öteki ucunda yaşıyorum." "Bunun farkındayım ve seni tekrar tekrar görmek isitiyorum. Görüştüğün başka biri yok, değil mi?" Julia gözlerini devirdi. "Hayır, tabii ki yok. Ben bu- nu yapacak biri değilim." "Ve muhtemelen benimle olmaktan keyif alıyorsun?" "Belli ki."
Sayfa 195
312 syf.
7/10 puan verdi
Aslında güzel bir dram, fantezi kitap olacakken yazar segs kitabı yazmış. Bence smut okurken rahatsız olan kimse bu kitabı alıp okumasın. Ne okuduğunu bilmeyenler yüzünden kitap puanları gereksiz düşüyor ya da artıyor gibi. Ufak isyanımı yaptıktan sonra gelelim kitaba. Açıkçası hakkında çok şey duyup, ona göre başladığım bir kitaptı. Ben daha
Rahip
RahipSierra Simone · Pukka Yayınları · 2024167 okunma
benim etrafımda birbiri ardına bir sürü şey cereyan ediyor. bazıları kendi seçimim olsa bile, bazıları hiç istemediğim şeyler. fakat bu iki sınıf arasındaki ayrımı tam olarak yapamaz haldeyim. yani kendi seçimin olduğunu düşündüğüm şeylerin bile, aslında ben seçimimi yapmadan çok daha önce gerçekleşeceğinin kesinleştiği hissine kapılıyorum. ben yalnızca, birilerinin önceden bir yerlerde karar verdiği şeyleri, tecrübe ediyorum belki de. kendi başıma ne kadar düşünürsem düşüneyim, ne kadar çabalarsam çabalayayım, olan her şey sanki benim değil de bir başkasının etrafında gelişiyor gibi, kendime yabancılaşıyorum. sanki kendi rotamdan gitgide uzaklaşıyorum. bu da beni bunaltan, bana ağır gelen bir şey. hayır, korkutan bir şey demem daha doğru olur belki de. öyle düşünmeye başladığımda, vücudumu büzülüp kalmış gibi hissediyorum.
72 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
TEREDDÜT Herkese Merhabalar... Sizlere yeni bir kitap ile geldim. Açıkçası Tereddüt kitabına bende bir tereddüt ile başladım. Zira itiraf etmek yazarımızın kalemi bana biraz ağır geliyor. Ama yine de ön yargılı olmadan başladım ve okudum ve de yine itiraf etmeliyim ki sevdim. Seri üretimdeki naylon hayatlardan ödü patlayan bendeniz,hayatı
Tereddüt
TereddütEmre Timur · Az Kitap · 202339 okunma
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.