"Saat on olduğunda bu korkunç karşılaşmanın üzerinden tam yirmi dört saat geçmiş olacaktı. Birbirine zıt duyguların çarpışmalarıyla geçen bu yirmi dört saat, iç dünyamı geriye dönüşü olmayan biçimde alt üst etmişti, ama o anda kafamda sadece tek bir kelime yankılanıp duruyordu: Git! Git! Git!"
Stefan Zweig hayranlığım bu kitapla biraz daha artmış bulunmakta...
Yazarın duyguları okura sunma becerisine hayranım ama bu kitap bambaşkaydı. Bir kadına ait duyguları bu kadar net, bu kadar açık, bu kadar doğru yazabilmek...
Ani kararlar, öfkeyle yapılan hareketler, utançlar, duygular... Kitabın isminde bahsedilen o kadının hayatını okuyup bitirdiğinde insan tek diyecek söz bulamıyor. O yirmi dört saati dinlerken hissedilen duygu yoğunluğu çok fazla. Kitabı sindire sindire okuyup bitirmek, duyguları en derinden hissedebilmek için gerekli.
Kesinlikle tavsiye edilir.
ARTHUR SCHOPENHAUER …
Bir deha, edebi dili harika olan düşünür... Yazdıklarını okurken illaki kendinizden tespitler bulacaksınız.Arthur belki insan sevmez ama insanı çok iyi tanıyıp ve yerinde tahliller yapan bir şahsiyet.Ona hayranım.Her ne kadar katılmadığım noktalar da olsa. Açık sözlülüğü, yapmacıktan uzak olması beni en çok çeken şey.Şunu
"Dünya erkeğe dediği gibi kadına da istersen yaz, beni hiç ilgilendirmiyor demiyordu. Dünya kaba bir kahkahayla, yazmak mı diyordu. Yazmak senin neyine?"
Zor zamanlarda yazmayı başarmış ve kendini ispatlamış kadınlara ayrı bir hayranım.. VİRGİNİA WOLF' da bunlardan birisi benim için. Kadınların bırakın üniversiteye gitmeyi kütüphanelere bile alınmadığı bir dönem de yaşıyordu ama yinede diğer kadınlara göre şanslıydı babası onu destekliyor ve kütüphanelerden yararlanması için gerekli desteği veriyordu. Evlendiği zaman eşi de onu destekledi öyle ki intihar mektubunda eşi için "Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum." sözlerini yazdı. Fakat her kadın onun kadar şanslı değildi, her kadının destekleyicisi olmayabiliyordu ki "kadın düşünen bir varlık mı" gibi saçmalıkların tartışıldığı bir dönemden söz ediyoruz.
Evet kitap da tam olarak bundan söz ediyor bizlere
KADINLAR NEDEN YAZMAZ?
Kadınlar yazmaz çünkü ne yazacak kendilerine ait bir odaları, ne yazacak zamanları, ne de gelirleri var. Zaten yazmaya kalktığında da alaycı bakışlarla gelen eleştirilerin kurbanı olur.
Günümüzde kadınlar çok daha şanslı ama yine de bir erkekle aynı şartlara sahip olduklarını sanmıyorum. Çünkü bir kitabı okurken bile defalarca ara vermek zorunda kalırlar eşleri, çocukları, sorumlulukları vardır.
Kitabın sonunda VİRGİNİA yazın diyor tüm kadınlara nasıl olmuş düşünmeden yazın muhakkak okuyacağım diyor bence muhakkak okunması gereken kitaplardan birisi de bu kitaptı.
Maura Isles, sanırım bu kadına hayranım. Tess'in bir günde okunup bittiği bir kitaptı Buz Gibi Soğuk. Kitabı okurken sağuktan ve gerilimden ürpermemek elde değil. Maura tıp konferansı için Wyoming'e gider. Otelde eski bir arkadaşıyla karşılaşır ve akşam yemeğinde bir kaç kişiyle beraber kayak merkezine gitmeye karar verirler. Kayak merkezine giderken kar fırtınası nedeniyle yollar kapanır ve geri dönmeye çalışırken arabaları devrilir. Burada mahsur kalan ekip yürüyerek 10 hanelik bir köye ulaşırlar. Mecburiyetten bir eve girmek durumunda kalan ekip yaşam mücadelesi vermeye başlar. Ancak bu köy sanılanın aksine çokda masum değildir. Masada dokunulmadan bırakılmış yemekler, ölüme terk edilmiş ev hayvanları, garajlardaki arabalar tüm bunlar bu köyün pek de masum olmadığını kanıtlar nitelikdedir. Maura'ya ulaşamayan Jane ise onun peşinden köye kadar gelir ve karların altında yatan tüyler ürpertici gerçeğin üstünü açar.
Buz Gibi SoğukTess Gerritsen · Doğan Kitap · 20123,361 okunma
Adı gibi muhteşem bir kitap.Hayatınız boyunca okuduğunuz kitapların arasında sizi derinden etkileyen kitaplar muhakkak vardır.Bu kitap da benim için böyle bir önem arz ediyor.
Beni derinden etkileyen bir hikaye.Meryem ile Leyla'nın hikayesi kadar beni hüzünlendiren bir kitap uzun zamandır olmamıştı.Kitapta ne ararsanız var,Afgan tarihi,doğudaki kadınların toplum hayatında bir meta,birer eşya gibi görülmesi,kadına şiddet,savaş ve savaşın açtığı onanması zor derin yaralar...
Doğu toplumlarının yemek kültürüne,misafirperverliğine hayranım ama bu toplumların kadına bakış açısına ve birbirleriyle sürekli didişmelerine de bir türlü anlam veremiyorum.Eğitimsizlik deyip de kestirip atmak istemem ama bu durum ciddi biçimde irdelenmeli.
Neyse lafı çok uzattım.Velhasıl kelam bazı kitaplar vardır ki okuyunca hissettirir,hücrelerinize işler,öyle kapılırsınız ki kitabın içine dalıp olaylara müdahale etmek istersiniz çünkü sizin de canınız yanar...
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,9bin okunma
