sosyal medya anlık
bir in­sanın nasıl olup da bir yabancıya bu şekilde hakaret edebileceğini aklım almıyordu.
- Modernleşme zaruretine Kürt olarak yakalananların yakından bildiği Kürtçe bir kelime var: Gundî. Bir kelime iğdişçiliği ile bazı Türklerin kıro'ya yaptığı zulmü, bazı Kürtler gundî'ye yapmıştır. Bu kelimeler sırasıyla ya acımasız bir hakaret yahut bir modernist utandırma fişeği olarak kullanılır. Eskiden irtica izleniminden dindar adam nasıl kaçıyor idiyse, Kürt gundîlikten öyle kaçar. Kürdün bugün kendisine gelebilmesi ve sahici bir insan olabilmesi için gundî olma korkusunu yenmesi gerekir. Halbuki Kürdün dindarlık ve hatta modernliği hakiki manada yaşayabilmesi ancak gundîliğiyle barışması ile mümkündür. Fakat Kürt bu özgüvenden ve bu sahihlik imkanından bugün çok uzaktır. Kürtlerin ihtiyaç duyduğu şey gundîliktir. Gundî olamayan bir Kürdün medeniyeti, kendisine ait değildir. Kürtlüğüne varamayan Kürt hastadır..
Sayfa 53 - Avesta Yayıncılık
Reklam
KADIN OLDUĞU İÇİN, ERKEK ZANNEDİLSİN DİYE BAŞINA UN ÇUVALI GEÇİRİLEREK TANINAMAYACAK KADAR DÖVÜLÜP ASILAN ERZURUM'LU ŞALCI BACI : Göstermelik muhakemede Şalcı Bacı’ya sorulur: “- Şapkaya ne dersin? Sen şapka giyer misin?” Şalcı Bacı : “- Şapka erkek kısmının işi! Kadın kısmı şapka mı giyer? Giymem elbet!” der... “- Madem öyle, hükmün
Hırsızın, katilin cezasını jüri, sıradan insanlar kesiyor... köylüler, esnaf. Tamam. Peki ama hükümete karşı olanların cezasını yine hükümet kesiyor. Nasıl oluyor bu? Sen bana hakaret edeceksin, ben senin suratının orta yerine patlatacağım ve sen de bunun için beni yargılayacaksın, elbette suçlu bulacaksın beni, oysa önce sen hakaret etmiştin bana.
Sayfa 385 - Can YayınlarıKitabı okudu
Uzun biliyorum ama okuyup, yorumlarsanız sevinirim :)
Önüne iyileşme imkanı ve araçları (dürtünün yok edilmesi, değiştirilmesi, yüceltmesi) gayet açık bir şekilde konulmalı, işlerin kötü gitmesi durumunda bunun olanaksızlığı da gösterilmeli; canavarlaşmış, tedavi edilmez bir suçluya intihar olanağı verilmeli. Bunu en son kolaylaştırma çaresi olarak saklı tutarken, her şeyden önce suçluya gönül
Gelgelelim, ne kadar uğraşırsam uğraşayım, asıl suçlunun hep ben olduğum sonucu çıkıyordu ortaya; ayrıca olayın en utanılacak yanı da, (nasıl demeli, doğa yasası gereği) suçsuzken her zaman benim suçlu olmamdı. Çünkü, önce çevremdeki herkesten daha akıllı olduğum için suçluydum. (Her zaman, çevremdeki insanlardan daha akıllı olduğumu düşünmüşümdür: ve inanın, inanacak mısınız bilemem, buna üzülürüm de. En azından, hayatımda insanların gözlerine hiçbir zaman bakmadım, başımı hep kaçırdım.) Nihayet, yüce gönüllü bir insan olarak, bunun kimseye bir yararı dokunmadığından, daha çok üzülmedim için, suçluydum. Yüce gönüllülüğümden ötürü hiçbir şey gelmiyordu elimden. Bağışlayamıyordum da. Çünkü, bana tokat atan kişi bu tokatı doğanın yasaları gereği atmış olabilirdi. Ve doğanın yasalarını bağışlamak da, unutmak da olamazdı; zira, söz konusu doğanın yasalarıda olsa, ortada bir hakaret söz konusuydu. Ayrıca, yüce gönüllü olmak isteyip, bana tokat atan kişiden intikamımı almaya kalkışacak olsam bile yapamazdım bunu, intikamımı alamazdım, çünkü bir şey yapabilicek güçte olacak olsam bile, bunu yapmaya karar vermezdim.
Reklam
771 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.