Orhan Pamuk İsviçre dergisine konuştu. "Kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim, Türkiye'de 30 bin Kürt, 1 milyon Ermeni öldürüldü." dedi. Aslında Kar romanının tanıtım röportajıydı ve bu lafların, romanın içeriğiyle alakası yoktu. Yazdıklarıyla değil, söyledikleriyle şöhret olan dünyadaki tek yazar'dı! (Bu iğnele biraz haksızlık olduğu kanısındayım. Dış ülkelerde belli bir okur kitlesi olduğunu sonradan öğrendim. Yalnız bu demek değildir ki bu sözleriyle tanınırlık oranını katladığı inkar edilemez.) Peki neden onca ülke varken, bu lafı gidip İsviçre'de söylemişti? Çünkü çamur atıp iz bırakmak için ideal adresti...İsviçre'de konuşup "Ermeni soykırımı vardır." demek serbestti, "Ermeni soykırımı yoktur" demek, yasaktı. Herhangi bir Türk'ün Orhan Pamuk'un söylediklerine karşı savunma yapabilmesi, kanunen suçtu. Nitekim... Kısa süre sonra, İsviçre'ye gidip "Ermeni soykırımı yoktur" diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı. "Edebiyatçı" tarihi suçlarsa, fikir özgürlüğüne giriyordu. "Tarih Profesörü" savunursa, hapse giriyordu. Hadisenin "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu tarafı" da vardı. Bize "soykırımcı" diyen İsviçre'nin Ankara Büyükelçisi Walter Gyger eniştemizdi. Soykırımcı dediği milletten, Türk'le evliydi.
Genel ahlak, genel terbiye adına, tepeden tırnağa örtüler altına soktuğumuz, kafes arkalarında hapsettiğimiz Türk kadınına,ulusal namusun yüzüne tükürür gibi, sokaklarda namussuzca laf atmak... Sonra da Avrupalılar,kadınlarımıza niçin çarşaf giydirdiğimizi sorunca :"Kendilerine karşı beslediğimiz saygıdan..." yanıtını vermek... O ne perhiz, bu ne lahana turşusu?... Bunların birbirine taban tabana zıt şeyler olduğunu hiç değilse itiraf etmeliyiz...
Sayfa 70 - Atlantis YayıneviKitabı okudu
Reklam
Komedi. Tam da bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, durumu; evi yıkılır, çatısı başına çökerken, birinin aynanın karşısına geçip cildini incelemesi ya da kravatını düzeltmesi; aklı fikri eğilip o elden iri bir lokma koparmak olan bir yamyama, kraliyetin gamsız, lütufkâr elini uzatmak...
Genel ahlak, genel terbiye adına baştan aşağı örtüler altına soktuğumuz, kafes içlerinde hapsettiğimiz Türk kadınlarına, milli namusun yüzüne tükürür gibi, sokaklarda utanmadan laf atmak... Sonra da Avrupalılar, kadınlarımıza neden çarşaf giydirdiğimizi sorunca: "Kendilerine karşı duyduğumuz saygıdan.." yanıtını vermek.. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.. Bunların taban tabana zıt olduğunu itiraf etmeliyiz..
BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU (SAYFA 62'NİN TAMAMINI ALDIM)
Bir tarafta insanlar açlıktan ölüyor, ölenlerin resim ve görüntülerini çekenlere ödüller dağıtılıyor. Açlık sefalet diz boyu, fiyatlar düşmesin diye sebzeler denize dökülüyor. Bir tarafta insanlar çöplüklerde yiyecek ararken diğer taraftakinin çöpe attığı gıda, berikinin mutfağında yok. Nüfus planlaması için harcanan paralar doğacak çocukları krallar gibi yaşatacak miktarda. Silahlanmaya yapılan yatırım, sağlık harcamalarının yüzlerce katı...
Bu ne perhiz ne lahana turşusu?!
Erkek adam kokar da horlar da. Sok bunu kafana!
Reklam
81 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.