Ben de onlar gibiyim, kuşkusuz, aynı kumaştanız hepimiz. Yine de benim bunu bilmek gibi bir üstünlüğüm var, bu da bana konuşma hakkı veriyor. Avantajı görüyorsunuz kuşkusuz. Kendimi ne kadar suçlarsam, o kadar sizi yargılama hakkına sahibim. Daha iyisi, sizi kendinizi yargılamaya kışkırtırım, bu da beni öylesine ferahlatır. Ah! Azizim, bizler tuhaf, sefil yaratıklarızdır ve azıcık yaşamlarımıza geri dönsek, bizi şaşırtacak ve kendimizi rezil edecek, çileden çıkaracak fırsatlar eksik olmaz. Deneyin. Sizin itirafınızı büyük bir dostluk duygusuyla dinleyeceğim, emin olun.
Sayfa 97
- " Senin kadar bilgili bir adamın niye çorak bir yamaçta çiftçilik yaptığını merak ediyorum." - " Çünkü cesaretim yok. Sorumluluğunu üstlenemedim hiç. Yüce Tanrımız bana ismimle seslenmeyince ben O'na seslenebilirdim, ama seslenmedim. İşte üstünlükle sıradanlık arasındaki fark. Yaygın sayılabilecek bir illet. Ama sıradan bir adam için üstünlüğün yeryüzündeki en yoğun yalnızlık olduğunu bilmek iyi bir şey. " - " Üstünlüğün de dereceleri yok mu? " - " Sanmıyorum. Küçük bir büyüklük olabilir demek gibi bir şey. Hayır. Bence o sorumlulukla karşı karşıya kaldığında seçimi sadece büyüklük ve sen yaparsınız. Bir yanda sıcacık bir dostluk, tatlı bir anlayış, diğer yanda soğuk, yalnız üstünlük. İşte bu noktada seçimini yaparsın. Ben sıradanlığı seçtiğim için memnunum ama diğerinin nasıl bir mükâfatı olacağını nereden bilebilirim? Çocuklarımdan herhangi biri de üstün olmayacak belki. O şu anda seçme hakkıyla ilgili olarak kıvranıyor. Seyretmesi acı veriyor insana. İçten içe evet demesini istiyorum. Tuhaf değil mi? Bir babanın, oğlunun üstünlüğe mahkum olmasını istemesi! Ne müthiş bir bencillik olmalı. "
Sayfa 291
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye. _İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
Kimi araştırmalar Internet’in yalnızlık, depresyon, toplumsal destek ve kişinin kendi gözündeki değerinde bir azalmanın yanı sıra, sığ ve saldırgan davranışları da tetiklediğini gösteriyor. Yalnızlık insana eşlik edecek kimsenin olmayışıdır, bu yokluğun doğurduğu kederdir. Ama televizyon can sıkıntısı üretimi konusunda ne denli güçlüyse, Internet de yalnızlığın üretimi söz konusu olduğunda o denli güçlüdür. Nasıl ki günde altı saat televizyon seyretmek can sıkıntısı eğilimine ve hiçbir şey yapmadan oturamamaya neden oluyorsa, günde yüz tane tekst mesajı da aynı şekilde bir yalnızlık eğilimine uç verir. İnsanların bilgisayarlara kendileri hakkında bilgi vermekte daha cömert davranma eğilimi – bu bilgileri bir başkasının okuyacağını bilseler bile – Internet’te olup bitenin önemli bir parçasıdır. Göreceli bir anonimlik, uzakta ve fiziksel olarak güvende olma hissiyle bilgisayar karşısına oturursunuz ve kimi zaman kendinizi, ekranın diğer tarafındaki hiç tanımadığınız kişiye sizinle aynı odada bulunan kişilerden daha yakın hissedersiniz. Onlarla kendiniz hakkında daha çok şeyi paylaşabilir, hislerinizi daha açıkça dışa vurabilirsiniz. Bu da tuhaf bir dostluk ve samimiyet yanılsaması yaratır.
"Eskilerin altın çağ dedikleri çağ ne mutlu bir çağmış, ne mutlu yüzyıllarmış. İçinde bulunduğumuz demir çağda bu kadar değerli olan altın, o talihli çağda kolaylıkla bulunabildiği için değil; o çağda yaşayanlar senin ve benim kelimelerini bilmedikleri için. O kutsal çağda her şey ortaktı; günlük besinini elde etmek için, kimsenin, tatlı,
Reklam
58 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.