Uzun yillardır yazmayı düşündüğüm Marko Kraliyeviç'in Sonu öyküsü 1978'de yazıldı. Öykünün çıkış nokta sı , kahramanın, gizemli, alegorik ve sıradan bir yolcunun kollarında can verisini aktaran bir Sırp baladıdır. Ama sonradan üzerinde sık sık yeniden düşündüğüm bu öyküyü nerede okudum, ya da nerede duydum, bilemiyorum Elimdeki aynı türden birkaç metinde de bulamiyorum. Bu metinlerde, Marko Kraliyeviç'in ölümünün pek çok çeşitlemesi var ama, bu yok. Cornelius Berg'in Hüznü (eski metinde Cornelius Berg'in Lâleleri) bugün de bitmemiş olan bir romanın sonuç bölümü için düşünülmüstü. Sanatçının İstanbul'a yaptiğiı küçük yolculukla ilgili iki kısa araştırma (ki bu araştırmalardan biri öyküye yeni eklenmiştir) dışında hiç de Doğulu sayılamayacak olan bu metin, kendinden önceki öykülerin tamamen dışında kalmaktadır. Ama kendi yapıtının içinde yitip kendi yapıtının içinde kurtulan o büyük Çinli ressamın karşısına, kendi yaput önünde kara düşüncelere dalan bu Rembrandt çağdaşını cikarma zevkinden kendimi alamadım.