Edebiyatla büyümek ne güzeldir.
Hiç görmeden birçok insanı tanımak, bu insanların duygularını farklı şekillerde dışavurabileceğini görmek ne güzeldir. Merhameti, hoşgörüyü, acıyla nasıl baş edileceğini, sevgininin gücünü okumak ne güzeldir. Kendi acılarınızı, üzuntülerinizi hayatta "tek" sanırken bir kitapta size benzeyenlerle
Bu ay içerisinde okuduğum Türkiye'nin Siyasi İntiharı & Yeni Osmanlı Tuzağı adlı eseri, Cengiz Özakıncı ile tanışma kitabım olmuştu. Kurgu ile harmanlanmayıp, salt inceleme araştırma şeklinde meydana getirilmiş tarih kitaplarını okumayı pek sevmiyorum...Sevmemekten ziyade, okurken daralıp, bunalıyorum.Ama bu kez öyle olmadı..
İlk
Kalbi zora düştüğünde yolu duaya düşer ya insanın, ruhu zora düşünce de şiir kitaplarına düşüyor sanırım. Bir hastane çıkışı aldım eseri, bilirim terapi gibi gelir usta şairlerin dizeleri.
"Rabbim sen olmasan
Kimin aklına gelirim ben," diyordu okuduğum bir şiir kitabında. Öyle zamanlar oluyor ki tam olarak öyle düşünüyor insan.
“Biz geleceği ya da geçmişi düşünürken,
ŞU AN elimizden kayıp gidiyor…”
~Muazzez İlmiye Çığ~
1914 Yılında doğup, bir imparatorluğun çöküşüne, genç bir cumhuriyetin kuruluşuna şahit olmuş ve günümüzde hâlâ hayatta olup geçmişi anlatabilen kaç kişi tanıyorsunuz? 109 Yaşında asırlık bir çınar. Cumhuriyetin yetiştirdiği
Efendim hikayemizin özeti şöyle: Hikaye aslında basit gibi duruyor. Ama içinde ciddi izler bırakıyor. Bu arada yazarın da kısa hayatına bakarsanız, 1942 yılında Brezilya’da eşiyle birlikte intihar etmeyi seçerek hayatına eşiyle beraber son vermiş bir adam. Dolayısıyla normal bir insan tipinden bahsetmiyoruz. Ve bunu da edebiyatın kaçınılmaz sonu
Filistin'de yaşanan acı olaylar ve ABD başkanı Joe Biden'ın 1915 olayları hakkında yaptığı açıklamada olmayan bir soykırımı kabul etmesi sonucunda hazırladığım haber yazısı (röportaj) burada da paylaşmak istedim. Aslında biz neler yaşamışız, hala neler yaşıyoruz ve bunlara rağmen hala nasil suçlanıyoruz bunları merak edenler okuyabilir. İzinsiz
"Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum. "
Diyerek başlayan roman ilk cümleyle merak uyandırmayı başarıyor. Okuru bir maceranın içine sürüklüyor. Kemal, Füsun, Sibel, Nesibe Hala, Tarık Bey, Feridun, Zaim, Nurcihan, Mehmet ve diğerleri... yazarın incelikle tarif edilmiş anlatımlarıyla her birini yakından tanıyoruz. Tanınmış bir ailenin,
Hafız, şair, dört dile hakim, Kur'an mütercimi, milletvekili, veteriner, sporcu ve samimiyet abidesi... Özü sözü bir, vatan aşığı bu kıymetli insanın İstiklal Marşı'mızı yazma nasibine erişmesi elbette bir tesadüf değildir. Kendisinin de ihtiyacı olmasına rağmen "Bu aziz milletin marşı ödülle, parayla yazılmaz." diyerek