Bazen Maurice'den nefret ettiğimi düşündüm, ama aynı zamanda onu sevmemiş olsaydım ondan nefret edebilir miydim? Ah Tanrım, senden gerçekten nefret edebiliyorsam bu ne anlama gelir?
İnsanın bir zamanlar sevilmiş olmasını, varlığının bir zamanlar bir başkasının gününün iyi ya da kötü geçmesini sağlama gücüne sahip olmasını düşünmek ne kadar tuhaf ve alışılmadık.
Bana her zaman "sen" diye hitap ederdi. Telefonda hep "Sen misin?" ve "Yapabilir misin? Yapacak mısın? Yapar mısın?" diye sorardı; öyle ki her defasında birkaç dakika boyunca, aptal gibi, dünyada bir tek "sen" bulunduğunu ve onun da ben olduğumu sanırdım.
Sofadaki merdivenlerin dibinde durup bize doğru döndüğündeki halini bir yabancıya nasıl anlatabilirim? Kurgusal karakterlerimi bile ancak eylemleriyle tarif edebilmişimdir.
Bir romanda, okuyucunun karakterleri kafasında istediği gibi canlandırmasına izin verilmesi gerekir gibi geliyor bana hep; ona basmakalıp tasvirler sunmak istemem. Şimdi kendi tekniğim bana ihanet ediyor, çünkü başka herhangi bir kadının Sarah'nın yerine geçmesini istemiyorum, okuyucunun o geniş alnı ve kalın dudakları, kafatasının biçimini görmesini istiyorum; ama aktarabileceğim tek şey, sular damlayan pardösüsü içinde dönüp "Evet, Henry?", sonra da "Sen ha?" diyen belli belirsiz bir şekil.
Türk milletini derinden sarsan olay, İzmir'e Yunan çıkartması olmuştur ve Mustafa Kemal bütün gücünü, bu saldırının ardında memlekette uyanan milli ayaklanmaya borçludur.
Elinde üniversite diploması olan insanlar için de aynı şey geçerlidir. Bunlar aydın değil, ancak aydınımsı olabilir. Öğrencileriniz üniversitelerde bilginin diplomadan üstün olduğunu bilmeli.