Buket Ozmen

Uzun vadeli kozmik adalet olmadığı takdirde, kozmosta yaşayan bizler, neden adalet kavramını icat edelim ya da bu kavramı neye dayandıralım? Her birimiz yaşama farklı avantaj ve dezavantajlarla başlarız. Eğer bu, sahip olabileceğimiz tek hayatsa ortada bir haksızlık olmaz mı? Şayet tek bir hayat yaşayacaksak, o zaman hayatın adil ve eşit olmadığı sonucuna varırız. Herkesin, uymak için eşit fırsatlara sahip olmadığı bir dizi kanuna karşı sorumlu davranmasını nasıl bekleriz? Böylesi bir sistem, adalet kılığına bürünmüş bir adaletsizlikten farklı bir şey olmazdı. Dolayısıyla karma teorisi, bizler ebedi bireyler olduğumuz için, insan olduğumuz anda yaptığımız her şeyin üzerinde adımız yazılı olan bir karma mektubuna, karma zarfına ve karma paketine dönüştüğü fikrini ileri sürer. Bu paketler de her koşul ve şartta "sahibine iade" edilecektir.
Sayfa 39 - Omega YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Keşke imkan olsaydı da (ki insan tabiatı için bu asla mümkün değildir) herkes, hepimiz, benliğimizin en gizli köşelerini olduğu gibi açığa vurabilseydik; başkalarına, hatta en yakın dostlarımıza, sırası gelince kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz ne varsa, hepsini korkmadan ortaya dökebilseydik, dünyayı saracak pis kokudan hepimiz boğulurduk. Parantez içinde söyleyeyim toplumu düzenleyen yasalar, görgü kuralları bu bakımdan iyidir zaten. Derin bir fikir gizlidir bunlarda; ahlaki olduğu iddia edilemeyecek ama, koruyucu, bize rahatlık sağlayan bir fikir. Bu da azımsanmamalı, çünkü ahlak da rahatlıktan başka bir şey değildir, yani rahatımız için icat edilmiştir.
Sayfa 279 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Suskunluk, duyuların yoğunlaşmasına yol açar- insanlar arasındaki sessizlik, iletişimin çoğalmasını sağlar. Çünkü sessizliğin içinde, ikimizden ya da üçümüzden daha büyük olan bir şeyi paylaşırız. Sessizlik, duyularla algılananların tümünün doruk noktasıdır. Söylenen sözcük, sessizliğe yapılmış bir müdahale, bütünlüğe yapılmış bir tecavüzdür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir. Ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir.
Sayfa 135Kitabı okudu
Bit yasayı benimseyen kimse, kendisini inandığı bir düzene yeniden yerleştiren yargıdan korkmaz. Ama insan acılarının en büyüğü yasasız yargılanmaktır. Biz yine de bu acı içindeyiz. Doğal dizginlerinden yoksun kalan yargıçlar, rastgele boşanarak lokmalarını çifter çifter yutarlar. O zaman onlardan daha hızlı gitmeye çalışmak gerekmez mi? Peygamberler ve şifacılar çoğalırlar, iyi bir yasayla ya da kusursuz bir örgütle hedefe varmak için acele ederler, yeryüzü ıssızlaşmadan önce.
Reklam
Reklam
Reklam