"Aynı benin farklı elde yepyeni bir hâl alması" diyor Kolera bacım. Doğrudur büyük ihtimalle.
Sevgi Dili. Aynı şeyi farklı şekillerde söylemek gibi bir durum . O zaman çözüm belli. Anlaşmak istediğimiz kişinin dilini ya da şivesini öğrenmek. Abartılı gibi durabilir ama gerçek bu. Tüm ikili ilişkilerde geçerlidir bu. Bir öğretmen her
İçimizdeki Şeytan
Birbirlerini pekte tanımayan 2 kişinin beraber yaşamaya başlaması (buna evlilik diyorlar) ve farklı olduklarını anlamalarıyla bu birlikteliği bitirme süreçlerini konu alıyor.
Tabi kitabı bu kadar basite indirgemek yanlış olur.
Ömer, macide’yi çok severken yaşadıkları maddi sıkıntılar, arkadaş çevresinden kopamaması ve aslında kendini değiştirip çeki düzen verememesi çelişkileriyle sürekli hesaplaşıyor. Bir yandan Macide’nin sürekli onunla olmasını istiyor. Ama Macide ile beraberliği süresince maddi sıkıntıların daha çok büyüdüğünü ve bunun sorumlusunun da Macide olduğunu düşünüyor.
Bu yüzden de sürekli bir gelgit yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Ömer, Macide’den her af dilediğinde içindeki şeytanın onu bu şekilde yönlendirdiğini söyler.
Ömer’in aslında içimdeki şeytan diye belirttiği şeyin onun bencillik, iradesizlik ve tembelliğinden başka bir şey değil.
Kitabı okuduktan sonra ilk şunu düşündüm. Aslında hepimiz içinde büyük ya da küçük bir şeytan yok mu?
Kendimizi ne kadar eğitip, egomuzu küçültüp, bağımsız kendi ayaklarımızın üzerinde durmaya başlayarak bu şeytanı biraz daha küçültmüyor muyuz?
184 syf.
·
Not rated
Beden olduğumuz kadar şahsiyet olmadık. İnsandan sayılmadık mesela. Niye? Çünkü bir bedenin içindeyiz ki, bizden çok herkesin düşündüğü, bizden çok herkesin bildiği, bizden çok herkesin koruduğu. Bedenimiz kadar konuşulmadık. Kadını çıkarsak toplumdan konuşulacak konu yok. Öyle bir meşgul ediyoruz ki... ama asla insan oluşumuz, evlat, arkadaş,
Spoiler içermez-
Sizce herkes göründüğü gibi midir? Tanıdıktan sonra ona dair düşüncelerinizin değiştiği kaç insan var? Önyargılarınız yüzünden tanışmadığınız kaç insan var? Peşin hükmünüz yüzünden kaçırdığınız neler var? Peki, ön yargısız olsak kaybedeceğimiz ne var?..
Gurur ve Önyargı (Aşk ve Gurur) bir aşk romanı olarak geçen fakat arka planda
·
Not rated
Aldous Huxley ..
Yeni bir toplumun alışagelmemiş başlangıç kitabı olabilir nitelikte ve benim için toplumun gittiği yol üzerinde bir kitap. yaşamın kötü taraflarının , hissizleşmenin , sevgiye muhtaç olmayan bireyin değersiz toplumun tanrısallaştığı hatta tanrının olmadığını inancın ve inanınalan herşeyin sadece boş bir beyinde yer alacağını anlatan bir kitap sizce haksızmı ?
Bence kısmen ..
insanların bu derece hissizleşmesi , ölüm için üzülmemek 'evlilik ' kelimesini 'aile ' kavramından bi haber olmak ne kadar doğru ? yada şuanki toplumda bu kavramlar ne kadar var ve uygulanıyor ? toplum ne demekti ?
grupların çekirdek ailelerin bir araya gelip oluşturduğu kitle mi ? evet , toplumun yaşadığımız dünyada ki anlamı bu . benim için toplum sevginin , güvenin , sadakatin , paylaşmanın hat safhada olması gereken , insanların huzuru , gülümsemeyi , eğlenmeyi paraya yada fazla bir toparağa değişmek istemeyeceği insanların bir arada olduğu kitle . çok mu çok zor ?
artık çok zor. insanlar intikam , karmaşa istiyorlar hep daha çok olsun diyorlar kimse yetinmek nedir bilmiyor zaten buna da gerek duymuyorlar . bırakın bunları kaos dan zevk alanlar bile fazlasıyla mevcut ki herkesin olması gerektiği o '' iyi '' kişiliği bastırıp yok ediyorlar .
Toplumun gittiği yer hakkında elbetteki tereddütlerim var ama insanlığın insanların her bir bireyin gittiği yollar hakkında ciddi korkularım mevcut . Biz sanırım önce insan olmayı unutmakla başlayacağız hayata ve sanırım toplum olmayı hiç öğrenemeyeceğiz bu yüzden Aldous ' un da dediği gibi '' Herkes herkese sahip olacak '' ...
SPOİLER İÇERİR
Size okuduğum ve bahsetmek istediğim romanım, Tolstoy'un yazmış olduğu Anna Karenina. Kitabı bitirdikten birkaç gün sonra aklımda kalanları bir yerlere dökmek istedim. Ben bu kitaba youtube'da dolaşırken denk geldim. Kitabın beni kendine çeken nedenlerinden birisi de kim milyoner olmak ister yarışmasında Murat Yıldırım'ın anlattığı
