Milattan önceki dönemlerde bilginin gücünü fark etme şansı elde edebilen "Yunan Mucizesi"nin mimarlarından biridir Empedokles. Asil bir ailede doğmuş, babası döneminin tiranını tahttan indirmiş, bu sayede Empedokles için de siyaset yolu açılmış ama o buna tamah etmemiş. Bilginin gücüne önem vermiş. Veba salgını çıktığında bunun Tanrıların bir öfkesi olduğuna inanmamış, kentin çevresindeki bataklıkları kurutarak vebayı durdurmuş. Kuzey rüzgarına yol açmak için kuzeydeki kayaları parçalamış. Ölümü ise çok trajik, Etna Yanardağı'na atlayarak intihar ettiği kabul ediliyor.
Bu kitapta da Empedokles'in Dostları bizlerle yani savaşlarla, nefret ve kinle dolu insanlıkla iletişime geçiyor. Nükleer felaketin eşiğine gelmiş insanlığı, mahiyetini tam olarak bilmediğimiz ve kitapta da öğrenemediğimiz bir şekilde durduruyorlar. Teknoloji ve tıpta çok ileri bir düzeyde olan bu "davetsiz misafirler"in her zaman içimizde mi olduklarını yoksa Dünya dışı bir nerden mi geldiklerini bilmiyoruz. Ancak yüzen hastaneleri ve "Kayıkçı" lakabından dolayı denizde kendilerini gözlerden gizleyebilecek bir potansiyelde olduklarını biliyoruz.
Nerede olursa olsunlar, bu bilim-kurgu ögeleriyle dolu Amin Maalouf romanını kesinlikle sıra dışı. İnsanlığın kurtuluşu için bir kurtarıcıya gerçekten ihtiyacımız var mı? İleride kendimizi savaşlar ve nükleer silahlarla bitirecek miyiz yoksa insanlık olarak ikinci bir "Yunan Mucizesi" gerçekleştirebilecek miyiz? Her şey bize ve bilgiye bakışımıza bağlı.