“(...)
bütün mezheplerin bozmasıyım ben
seni seçerim yine ölmeye ve yaşamaya değer olan ne varsa
kutsal mekanların kokulu tütsüleri ve antik meydanların şarkıları gibi taşıyorum seni içimde
kan içindeki dizlerime bak dua etmektendir senin önünde
gözlerimin feri sönük çünkü ışık vermiyor artık senin alevin
sağırım senin dilinden dökülmeyen her yakarışa
sen inleyince anlıyorum ancak milyonlarca ölüyü
ayaklarının acısını duyuyorum yürürken sen taşlı yollarda
dikenli böğürtlenlerin kollarını çizerek acıtışını
yüklendiğin her yük acı veriyor omuzlarına
tek bir damla gözyaşın barındırıyor dünyanın bütün bedbahtlıklarını
hiç acı çekmemiştim ben senden önce
çektiğim acı senin acıların mıdır(.)(!)(?)”
“(...)
Ey sen ve sen
Ey sen ve ben
Ey sen ve onlar
Bana az gelen bu sümbülün ansızın acısı kin besleyenlere yeter
Ne güneş vedamı benden çalacak
Ne de kimse kollarımı örtecek
Duru bir ateşin alevleriyle”