Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

BURAK KULABEROĞLU

"(...) ne sustuysam onu söyledim döndüm geri geldim her sefer bir akşam o sunakta kendimi yaktım ne yaşadıysam onun külünü bıraktım."
Reklam
"(...) Tüm çırpınışlarım senin olsun, geceye katılmış yüz. Tüm çırpınışlarım. Yıldızların soğuk yaprak dökümünden geçtim. Vücûdunun isyancı hatlarında kaybolan şûleyi çalmak için. Uzattım elimi tüm geceye, Parmaklarımın uyanıklığından yakarışlar sızdı. Sıktım feza salkımını Yıldız damlaları parladı içimdeki karanlıkta. Ve sonunda Yakarışın sisli âhenginde kaybettim seni."
"gömülmek geceye. bazen düşüncelere dalmak için baş eğilir ya, işte öyle, düpedüz gömülmüş olmak geceye. çepeçevre insanlar uyumaktadır ufak bir oyunculuk, masum bir kendini aldatış sanki evlerde uyumaktadırlar, sağlam yataklarda sağlam çatılar altında, döşekler üzerinde boylu boyunca uzanmış ya da büzülmüş, çarşaflar içinde yorganlar altında, gerçekte bir araya gelmişlerdir o bir vakitler ve sonraları olduğu gibi çöl gibi bir yerde, açıkta bir konak, sayılamayacak kadar insanlar bir önder, bir kavim, soğuk bir gök altında, soğuk yapraklar üzerinde, önce ayakta, şimdi savrulmuş yerlere, alınlar kollar üzerine bastırılmış, yüzler yere doğru sakin soluyarak. ve sen uyanık durursun nöbetçilerden birisin, yanıbaşındaki çalı çırpı yığınından yanan bir odun parçasını sallayarak ama en yakınını bulursun. neden uyanıksın birinin uyumaması gerekiyor işte. birinin olması lazım."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"(...) kaç gömlek dağlandı tende sonuncusunu seninle giydim gelirsen yolum genişler gelmezsen hayalini severim yanmaktan korkmam ben bu aşka sağ çıktığım yerlerden geldim."
"sana bakarak bütün yüzleri unutmak kendimden ve arap saçı olmuş bir sürü hikayelerden bıkarak sana misafir geliyorum denizlerin sesi içinde ve gündüz güneşlerinde şaşırmış sana misafir geliyorum biraz daha uykuya yakın biraz daha dalgın biraz daha başka şeylerden uzak."
Reklam
"gökyüzünde bir top bulut avare bulutlar içinde yüzün mahzun günlerce sebepsiz içlenir, sonra ne sevdiğin akşamüstleri ne yağmur unutursun bütün çocuklar sustu, şarkılar sustu aklın alabildiği beyazlıkta
"gözlerine bakardım ve orada binlerce gemiden artık dalgaların uzak denizlere doğru çözülüşünü görürdüm. kıyı çakıl taşlarının bittiği yerde başlardı eski korsan iskeletlerinin uğuldadığı loş mağaralarda kazanılmış ve yitirilmiş onca hazinelerden sonra gözlerin, sert rüzgârlardan korunmuş bir limandı bana. ben sana bakardım, yani denize, o güvenli sulardan her gün bir gemi halatlarını toplayıp uzak denizlere çıkardı ben ona bakardım yani gözlerine gözlerin gidilmemiş denizler kadar kıskanç ve uzaktı. her gün çıkılmamış seferlerden dönerdim her gün gemiler dönerdi tuzlu ufuklardan her gün sabırsız ayaklarımla kıyıya inerdim bir gün güvenli suları terkedip açılmak uzaklara... gözlerindeki o uzak denizlerde bir göçmen olan ruhum şimdi hangi gemilerde forsa ve sürgün hangi aşklara."
"Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor Acıyı ve insanlığı çocuklar Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları Onların bilgileri getirdi Elleri önlerinde bağlı-duruşları Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı Ki şimendifer Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu kutularını Oralarda civarda Böcekler sürüngenler bulunan kırda Dönen çember- toprakla çalkalanan çocukların önünde Bir dev gezinir Şimşek düşer (...)"
"(...) Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin. Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan. Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil, o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel, üzgün, müthiş, bayraklarla donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz."
"boşuna uğraşma kadın boşuna uğraşma beni bilirsin hani ciğerime kadar sen kendi ellerinle sen baştan ayağa bir kadın yaratsan bulunmaz Hint kumaşı misali kıskandırsa gözlerinin parıltısı kaşıkçı elmasını saçları sırma sırma olsa dizilse inci gibi dişleri gülüşü yeni bir gün doğursa sarıldığı zaman gece gibi sinse her yanıma bir kuğu gibi süzülse etrafımda Yusuf yüzlü, gönlü Rûmî olsa atlas halılardan başka bir şey görmese ayakları elleri Mısır tarlalarındaki pamukların yumuşaklığını alaşağı etse ı ıhh, nafile döner dolaşır yine şairin lafına çıkar yolum -hiçbir kadın yetmez benim sensizliğime-(*)" (*) Fikret Hakan
Reklam
"(...) çıplak dağda bir gece böyle akşamların buzdan soruları her şeyi olduğu gibi öylece tozu tozda göveren hâtırayı işte o saydam çıtırtı sadece benim duyduğum seninse belki bir geçidin gizli çilehanesinde vazgeçilmiş bir çıplaklık olarak unutacağın sonradan kalpte de tende de bir pişmanlık olarak anımsanacak bakışları."
"(...) Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, Yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!"
"(...) Bana gitgide karanlığa çekiliyorsun, demiştin: kanın uzun uykusundan sonra kuyuları başında dün'ün: kitabın okunmamış son bir sayfası var çünkü: vardıkça tuhaf ama büyüsün diye suladığım kördüğüm: onun karanlığını gördüm."
" Gözlerine baktınız mı hiç uzun uzun Yeşil gözlü bir kızın Çayır çimen ferahlığı doluyor içinize Ve ipince ıslanıyorsunuz Sanki yeşil bir yağmur Yağıyor usul usul üstünüze."
"(...) Hep dört mevsimi yaşadılar, göçtüler Sendeki güzellikler. Ama aşk, Beşinci bir mevsimdi, Aslında."
116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.