Keramet, muhabbet, marifet... Bunların en süfli ve en aşağısı maddî, zahiri, hissî ve sûrî olanı keramet-i kevniye; en ulvi ve en yükseği ise şüphesiz zikirdir, marifettir, Allah’ı hakkıyla tanıyabilmektir.
Biz her zaman talebelerimize keramet sahibi değil, istikamet sahibi olmalarını tavsiye ederiz; zira istikamet kerametten çok daha faziletlidir, çok daha üstündür.
Maddi, zahiri, hissî ve sûrî kerametler henüz işin başında bulunan bazı velilerde görülür. Bundan dolayı kerametin ve keramet sahibi velilerin manevi durumlarının abartılmaması gerektir ve elzemdir. Zira bazı zaman olur ki mübalağa insanı helâke götürür.
Keramet-i kevniyeler Allah’a yakınlık derecesinin göstergesi sayılmaz ve sayılamaz. Böyle maddî, zahiri, hissî ve sûrî kerameti görülmeyen veliler de vardır ve bu velilerin mertebeleri keramet-i kevniye sahibi velilerden çok daha yüksektir.