Devlet işleri pâdişahın doğrudan kontrolü altındadır. Bürokrasi tarafına dan formüllendirilen her emir mutlaka pâdişah emri olarak çıkar. Çünkü devleti kuran, devletin (mülkün) sahibi pâdişahtır. Tanrı’nın devleti ona bağışladığına inanılır. Pâdişahlık Tanrı’nın bir bağışıdır. Otoritenin kaynağı Tanrı’dır. Onun dışında hiçbir siyasî otorite sahibi olamaz. Osmanlı Devleti’nde bu prensip o kadar derinliğine yerleşmiştir ki, bir pâdişah ölünce onun hayatında yaptığı bütün tasarruflar, atamalar düşer, hânedândan yerine geçen halefi berâtları yenilemezse, vezir, vali hiç kimse icra yetkisine sahip değildir, icraatları meşrü sayılmaz. Kanunî’nin ölümü (1566) ile bu tip mutlak pâdişah otoritesini temsil edemeyen pâdişahların (1566-1603 döneminde II. Selim, III. Murad, III. Mehmed) tahta gelmesi üzerine Osmanlı tarihinde otorite birliğinde dağınıklık ve sorumsuzluk dönemi başlamıştır.
Açık rejim olarak bilinen demokrasilerde basın ve yayın organlarının bütün uyarılarına rağmen gözlerini kapatan, kulaklarını tıkayan idareler vardır. Sonunda sistem tıkanır ve patlama noktasına gelir. İdare edenler hangi makamda olursa olsun, bir defa masanın arkasına oturduktan sonra içinden çıktığı toplumdan uzaklaşır. Kendisini devlet
Sayfa 69 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Geri14
42 öğeden 41 ile 42 arasındakiler gösteriliyor.