Her tarafta hüküm süren muazzam bir zemheri soğugu.
Ortalık mahşer yeri gibi. Kimsenin gözünün kimseyi gördüğü yok. Herkes kendi "ben"inin derdinde. Sözü edilmeye değmez şeylerle onu benzerlerinden ayrı kılarak tebarüz ettirmenin telaşında. Ve tebarüze kendiliğindenlik süsü vermek için o telaşı örtüp gizlemenin tasasında. Bu yüzden insanların "ben" dedikleri ve beyhude şeylerle bariz hale
getirerek var ettiklerine inandıkları şeyin varlığı kılın ucunda. En küçük bir esinti onu düşürüp yerinden edebilir. Ve ayrı durarak arasından göze görünmeye, varlıklarını ispatlamaya çalıştıkları ne gariptir ki, asla uzaklaşmayı göze alamadıklarının, en küçük bir sarsıntıda gidip kendilerini
sıcak kucağına bıraktıklarının ta kendisi.
Deprem olmuş yıkılmışız, insanlarımız telef olmuş, acı çekmişiz ama depremden sonra yine değişen bir şey olmamış. Aynı çirkin, plan ve programdan uzak yapılar, dar sokaklar ve üst üste binmiş binalar.