İçimden yorgun baharlar geçiyor...
Mevsim hazan, mevsim hüzündür.
Ellerim her gece ay ışığına değer.
gece hüzün gece yüzündür.
Bir aykırı gülüştür yüzümdeki...
kalbimden sızansa, sızındır.
Tutsan elimden üşümüştür, sende üşürsün.
Bir kendi yangınımda ısıttım, değmedi elime elinden başkası...
Ben bu dünyanın hiçbir bağına girmedim.
Hiçbir kimsenin bağrından şerbet içmedim.
Karanlığı çatlattı bakışlarım, doldu gözlerim, yaş birikti gözüme...
Sana dair, sendedir, diye ağlamadım.
Kilit vurdum kapısına senden başkasına gönlümü açmadım.
Sen defalarca sevmiştin beni!
Ben senden bir kez olsun gelmedim gelmeyeceğim.
Şimdi vakit akşam vaktidir,
dakika onaltı, onaltıncı saattir...
Ruhuma senden gayri yara dahi açmadım.
Musibetler de ilahi seçimin bir parçasıdır ve bu sebeple hürmete layıktır. Zira isabet kökünden gelen 'musibet' kelimesi, ölçülmüş biçilmiş, kendine ulaşacak insan için ayarlanmış bir takım mesajlar, seçilmiş özel hadiseler anlamına gelmektedir.
Hatıraları vardır insanın; düşünürken duygulandığı..
O güzel hatıralardan çoğunlukla acı ve hüzün rüzgarları eser. Şairin "Ağlarım hatıra geldikçe gülüşlerimiz" dediği gibi.
Ruhlar aleminden anne karnına, oradan çocukluk, gençlik, yaşlılık duraklarına, yaşamın acı tatlı, sevinçli üzgün hallerine kadar dünyanın, insanın ve yaşamın her hali, insana "Yolcusun, gideceksin." diye hitap eder.