Bütün bilginin en son amacı, en yüce kılgısal akılda kendi kendini tanımaktır.
PHILODEM. Rhet. 1, c. 57. 62 Retorikçilerin temel eğitimi, buna {aldatmaya} ulaşmaya çalışan bütün esaslara sahiptir ve Herakleitos'a göre (Pythagoras} boş- boğazların başıdır. Schol. in Eur. Hec. 131 Kimileri boşboğaz söz sanatlarından söz ediyorlardı ve Timaios da şöyle yazar: "Öyle ki Pythagoras'ın Herakleitos tarafından hakiki boşboğazların mucidi olarak suçlandığı görülmektedir, hâlbuki Herakleitos'un kendisi de palavracıdır."
Sayfa 181Kitabı okudu
Reklam
Sevgi, mutlak iradenin yardımıyla dinle birleşebilir. Bütün mutlak duyuşlar dinidir.
Çocukluğumuzun ramazanları, bize cennetten fragmanlardı sanki. İncir, üzüm ve benzerleri, cennet yemişleri gibi orucun eliyle sunulmuştu bize. Çocuklukta tutulan oruçlar gönülleri yıkayan bir kevser gibi ruhun yedeğinde durur ve çağın kirlerine karşı bir savunma şifası gibi durur. Ve ikindiden sonra Kur'an-ı Kerim okunurdu evde. Bütün evi o mânevî hava kaplardı. Mağfiret havası. Baba Kur'an okur, anne yemek hazırlardı. İki nimet birbirine kavuşur, karışırdı âdeta. Sonra annenin Kur'an okuması sırası gelirdi. Araya sıkışmış çok özel bir vakit gibi. Babanın okuması bütün evin okuması gibiydi. Annenin okuması ise mahrem.
Sayfa 115Kitabı okudu
Baudrillard'a göre, olayların tarih oluşturacak şekilde ka­tılaşması veya yoğunlaşması için "belli bir yavaşlığa" ihtiyaç var­dır. Baudrillard'ın hızlanan kütle imgesi, hızlanmanın tarihin so­nunun sorumlusu olduğu, anlam kaybı tehdidinin ardındaki ne­den olduğu varsayımına oldukça yaklaşır. Onun "aşikar" hipotezi uyarınca, hızlanmanın akımına kapılan şeyler onlara anlam veren referans alanından savrularak çıkar, fragmanlara, anlamı boşal­tılmış bir uzamda dolanıp duran yalıtılmış gerçeklik parçacıkla­rına dönüşürler. Kaynağı belirsiz olan devasa bir kinetik enerji, şeyleri yörüngelerinden, yani anlam bağlamlarından çekip çıka­rır: "Bütün kütleleri yörüngede tutan yerçekiminin etki alanının dışına çıkıldığında, bütün anlam atomları uzayda kaybolur. Her atom, kendi güzergahını takip ederek sonsuzluğa ulaşmaya çalı­şır ve uzayda kaybolur. Bu, bütün bedenleri, mesajları ve süreç­leri her yöne doğru hızlandıran günümüz toplumlarında karşılaş­tığımız şeydir tam da ... Her siyasal, tarihsel ve kültürel olgu, onu kendi mekanından koparıp alan ve bütün anlamını kaybettiği bir hiperuzama savuran bir kinetik enerji içerir ... "
Simmel, neredeyse bir modernlik paradigması olarak, modernliğin nüvesini "bilim, teknoloji çağının yaygaracı ihtişamı" ile kuşatılmış gösterir. Bireyin iç güvenliğinin yerine, "modern hayatın koşturma­sı ve galeyanından kaynaklanan", "belli belirsiz bir gerilim ve müp­ hem bir özlem duygusu", "gizli bir tedirginlik", "çaresiz bir telaş" gelir. Bu tedirginlik en bariz şekilde şehir hayatında ortaya çıkar: Ruhun merkezinde belirli bir şeylerin olmayışı, hep-yeni uyanlara, du­yumlara ve dış faaliyetlere yönelik anlık tatmin arayışına sürükler bizi. Bu­nun sonucunda da metropolün hengâmesi olarak, seyahat müplelalığı ola­rak, çılgın bir rekabet arayışı olarak ve beğeniye, üsluba, fikirlere ve kişisel ilişkilere dair tipik modern sadakatsizlik olarak açığa vurulan istikrarsızlı­ğa ve çaresizliğe saplanıp kalırız.
Reklam
720 öğeden 371 ile 380 arasındakiler gösteriliyor.