“Size Tinuviel’in öyküsünü anlatacağım,” dedi Yolgezer, “kısaca, çünkü bu sonu bilinmeyen uzun bir öyküdür ve artık Elrond’dan başka bu öyküyü eskiden anlatıldığı gibi, doğru dürüst hatırlayan kimse kalmadı. Bütün Orta Dünya öyküleri gibi güzel ama acık bir öyküdür, yine de içinizi açabilir.” Bir süre sessiz kaldı; sonra konuşmaya değil, yavaş
"Yağmurlarda yürümenin ustasıydı o,
Yapraklarını dört mevsimde aldığı biçimlerin.
Sorsalardı bulutların o sonsuz akışını,
Gökyüzü nasıl büyür uykusuz gecelerde
En iyi yanıtı alırdı, elbette.
Ustasıydı küçük ayrıntılardan,
Büyük öyküler çıkarmanın.
Bir duvar dibinde başı elleri arasında
Dudaklarını yiyen bir adamın,
Çok iyi bilirdi, göz çukurlarındaki gölü.
..
Ve ayakları altında binlerce bıçak
Bastıkça en ince yerlerine batarak
Döndü bütün kapılardan uzun boyları kırık...
Kim bilir neler derdi açsaydı ağzını
Işıklı vitrinler arasında susan biri olarak."
Yağmurlarda yürümenin ustasıydı oysa
Yaprakların dört mevsimde aldığı biçimlerin
Sorsalardı bulutların o sonsuz akışını
Gökyüzü nasıl büyür uykusuz gecelerde
En iyi yanıtı alırlardı elbette
Yağmurlarda yürümenin ustasıydı oysa
Yaprakların dört mevsimde aldığı biçimlerin
Sorsalardı bulutların o sonsuz akışını
Gökyüzü nasıl büyür uykusuz gecelerde
En iyi yanıtı alırlardı elbette.
Ustasıydı küçük ayrıntılardan
Büyük öyküler çıkarmanın.
Bir duvar dibinde başı elleri arasında
Dudaklarını yiyen bir adamın
Çok iyi bilirdi göz
Bir zamanlar Cincinnatus Roma'da konsüldü. Fakat servetini kaybettikten sonra yüksek makamdaki işinden emekli olup çiftçilik yapmaya başlamıştı. Günlerini buğ day ekip üzüm yetiştirerek geçiriyordu. Ancak o kadar bilge ve sevilen biriydi ki Roma'nın dört bir yanından insanlar ondan tavsiye almak için gelirlerdi. Roma dünyadaki en güçlü
Ustasıydı küçük ayrıntılardan
Büyük öyküler çıkarmanın.
Bir duvar dibinde başı elleri arasında
Dudaklarını yiyen bir adamın
Çok iyi bilirdi göz çukurlarındaki gölü.