Su canlı değildi ama hareket ediyordu. Toprak gibi katı dursa da onda katılıktan eser yoktu. Buradan, her şeyin her zaman göründüğü gibi olmadığı oldu sonucunu çıkardı.
“Bedri... Kısa kesmek lazım. Vaktim yok. Beni hiç itiraz etmeden dinle. Beni seviyorsan –ki bunu bilmem– ve Macide’yi seviyorsan –ki bunu tahmin ederim– dediklerimi yaparsın. Her zamanki gibi, bir anda düşünülüp verilmiş kararlardan bahsetmeyeceğim. On günden beri bu mesele üzerindeyim. On günden beri kendi kendimle hesap görüyorum. Müthiş açığım
"23" SENTLİK ASKERE DAİR
Mister Dalles,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
Ankara'da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
Rıza:
İnsanın Allahın mükâfat veya sıkıntı olarak verdiği her olayı memnuniyetle karşılamasıdır. Sevdiğinden gelen olayları Cemal-Celal ayırmadan bir görerek mutlu olmasıdır.
Rıza Allahtan memnun olma sanatıdır. Hadiselerden memnun olma sanatıdır. Bütün dünya bir araya gelse beni ikiye bölseler yarımı zemzemle yıkasalar diğer yarımı da
İnsanı hayvana bağlayarak getirilen tanımların en parlak olanı ve belki de bu yüzden en çarpıcı olanı Nietzsche'ninkidir. "İnsan söz verebilen hayvandır" diyor Nietzsche.
Hayvana bir vasif ekleyerek insanı tanımlamak, Batı düşüncesinin ana eğilimi. Böylece insanın tabii, ama tabiatın üstüne çıkabilen yahut bir özelliğinden ötürü
Geçen Cuma günü (7 Aralık 2001) iftarı Çamlıbel Matbaası’nda Osman Kâhya ağabeyin mütevazı fakat güzel sofrasında yaptık. İftarın sonlarına doğru ağır bir rahatsızlığa yakalandığını duyduğum ciltçi Ahmet Başoğlu’nun yani bir kitabıma ad olan “Şeyh Efendi’nin rüyası”nın son ravisinin sıhhatini sordum. Hastalığının seyri hakkında biraz bilgi verdi: