KIZIL ELMA uğrunda kılıç çekince kından
Bahtıyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.
“Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın
Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.”
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın. Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset. Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın. Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et; Tunçtan bir heykel gibi ebedî kalmalısın.
Yüz paralık kurşunla gider "HAYAT" dediğin;
"Tanrı yolu" yolu uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma' na varmadan öleceksin.
Zaten bu şiirlerin en büyük meziyeti başıboş hislerimize değil, göynümüzün en temiz köşelerine hitap edebilmesidir:
Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların arkasından
Kahramanlık, içerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.
Şairin, "Adalar Denizi'nden Altay'ın daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine" ithaf ettiği manzume şüphesiz ki hitap ettiği kitleye tamamıyla yaraşan bir şekilde yazılmıştır:
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et,
Tunçtan bir heykel gibi ebedî kalmalısın.