(Yunan Orduları Başkumandanına)
"Üzülmeyin General," dedi. "Siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir olmuştu. Size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. Burada kendinizi esir addetmemenizi rica ediyorum. Misafirimizsiniz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin."
Sayfa 67
Ata'mızın Yüce Gönüllülüğü
İnönü beni Atatürk'e tanıttı.Gazi'nin bana söylediği sözleri hiç unutmayacağım: " Üzülmeyin generalim ," dedi "siz görevinizi sonuna kadar yaptınız.Askerlikte yenilmek de vardır.Napolyon da savaş kaybetmiş,tutsak olmuştu.Size karşı büyük bir saygı besliyoruz.Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim.Konuğumuzsunuz.Yakı da her şey düzelecektir.Buyurun,istirahat edin."
Reklam
Oyunlarımıza kim karışabilir? Herkesi istediğimiz gibi yargılayabiliriz. Bütün yaşantıları, düşünceleri, her şeyi dilediğimiz gibi yorumlayabiliriz. Acaba gerçekten öyle mi? Oyunlarda bile hür olmak mümkün mü? Trajik çelişkiler her yanı sarmış mıdır? İşte sayın seyirciler, bu ve bunun gibi evrensel sorunların karşılığını bulmak için oyunumuza buyrun. Hiçbir şey elde edemezsiniz bizden. Aslında ekmek kavgası için yazıyoruz oyunlarımızı. Bir gün daha kafamızı besleyebilmek için, yarını ve sizleri düşünmeden insafsızca yalan söylüyoruz, her şeyi tahrif ediyoruz, bilinci küçümsüyoruz, tarihi gülünç duruma düşürüyoruz, sanatı ayaklarımızın altında eziyoruz, ölüsünün üzerinde tepiniyoruz. Bize ne verdiniz ki ne bekliyorsunuz? Karanlık, çarpık, taşlı yolların kirli meyhanelerinde iyi yarınları tasavvur etmekten aciz, hamur ekmek ve biberli fasulyeye yatıyoruz. İşte size gecekondu felsefesi. İnsana benzer bir tarafımız var mı? Dıştan bakınca kan-sefalet-şehvet-hırs-cinayet. İçten bakınca can sıkıntısından boğuluyoruz. Sayın başbakan sefalet edebiyatı yapmayın diyor. Bir şey yaptığımız yok. İçimize düşenlere ilgisiz bir düşmanlık besliyoruz. Bizi kimse anlamadı, biz de kimseyi anlamıyoruz.
..."Öfkemizin çarçabuk geçivermesine de tanıklık yapmak istiyoruz. Cürmümüzün tanığıyız yani." Buna, onikiden vurmak denir, Sayın Bay, çok belirleyici bir cümle; buyurun, işte: bugün, sorumluluk duymayan insan cürüm işlemektedir. Yani: cani. İnsanlıkla bütünleşebilmenin de başka bir yolu var mı? Temel taşlarını yerinden oynatmadan mümkün mü devrilmesi karanlığın? Ben sorumluluk duyuyorsam insanlığın konuşlandırılışından, çelikten sinirlerle, karanlığın temel taşlarını yerinden oynatmaya başlıyorum demektir.
Sayfa 63 - Edebiyat Dergisi YayınlarıKitabı okudu
“İnönü, beni yanına alarak Mustafa Kemal’in huzuruna çıkardı. Yunan Orduları Başkumandanlığına tayin edildiğimi bu sırada öğrendim. Atatürk beni mert bir askere yaraşır bir şekilde kabul etti. Teessür ve heyecan içindeydim. İnönü beni kendisine takdim etti. Gazi’nin bu esnadaki sözlerini hiç unutmayacağım: ‘Üzülmeyin General,’ dedi. ‘Siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir olmuştu. Size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. Burada kendinizi esir addetmemenizi rica ediyorum. Misafirimsiniz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin.’” Atatürk’ün bu ince ve nazik muamelesi karşısında ben de bu büyük kumandana karşı içimde bir hayranlık duymaya başlamıştım.”
“Hepsi yavaş yavaş,” dedi, elini bana doğru sallayarak; “daha yeni başlıyorum. Onlar başkalaşımın önemsiz örnekleri. Cerrahi bunlardan daha iyisini gerçekleştirebilir. Bozulma ve değişim olduğu kadar yeniden onarılma da vardır. Belki duymuşsundur, burun hasar gördüğü zaman başvurulan bildik bir cerrahi operasyon vardır: Alından bir deri parçası kesilir, burnun üstüne dikilir ve yeni yerinde iyileşir.”
Reklam
Geri14
49 öğeden 41 ile 49 arasındakiler gösteriliyor.