Adım Katniss Everdeen. On yedi yaşındayım. Evim 12. Mıntıka'da. Açlık Oyunları'na katıldım. Kaçtım. Capitol benden nefret ediyor. Peeta esir alındı. Öldüğü sanılıyor. Büyük olasılıkla da öldü. Büyük olasılıkla ölmüş olması en iyi ihtimal...
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar'ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikayesi vardı: Sarı-Özek'i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 147Kitabı okudu
Reklam
'' Dahi olup olmamaktan çok, hiçbir şeyin bir parçası olmak istemeyişim kaygılandırıyordu beni. Yurttaşlarımın hayvani dürtüleri ve enerjileri hayrete düşürüyordu beni; bir insanın bütün gün lastik değiştirmesi ya da dondurma kamyonu sürmesi ya da Meclis'e girmeye çalışması ya da bir insanın bağırsaklarını ameliyat ya da cinayet için deşmesi, benim anlayabileceğim bir şey değildi. Hala da değil. Bu yaşam sisteminden çaldığım her gün bir zaferdi benim için. Şarap içtim, parklarda uyudum ve açlık çektim. İntihar en büyük silahımdı. İntihar düşüncesi biraz huzur veriyordu bana; kafesin tamamen kapalı olmaması bana kafesin içinde kalmaya devam etmek için biraz cesaret veriyordu.''
“Ben, imanı yargı korkusu, duası da secde etmek olanlardan değilim. Nasıl mı dua ederim? Güle bakarım, yıldızlara bakarım, yaratılışın güzelliğine hayran kalırım. Yaradan'ın en büyük, en güzel eseri olan insana, bilgiye açlık duyan beynine, sevgiye susamış olan yüreğine, duyularına, uyanışmış ya da doyuma ulaşmış tüm duyularına hayranlık duyarım.”
Avlunun ortasındaki restoran –salt yemek yiyenler yapıyı, pencerelerini, kuleyi görebilsinler de bulundukları yerin tarihselliğini duyumsayabilsinler diye- akvaryum gibi, tabandan tavana geniş, büyük camlarla çevrili. İftar biteli iki saat oluyor. Müslümanların “versace” giyen, dolar milyoneri, “Mercedes”li kesimi, oruçlarını seksen yıl boyunca yüzlerce insanın asıldığı bu avluda, tam darağaçlarının kurulduğu yere kondurulan bu “restoran”da açarken, Cumhuriyet dönemimin ilk açlık direnişinin yetmiş yıl önce tam burada gerçekleştiğini biliyorlar mıydı, diye düşünürken; kulağımı tırmalayan keskin fren sesi, sertçe açılıp kapanan kapılar; yanımdan hızla geçip avluya fırlayan kovboy kıyafetli adamlar, restorana şöyle bir göz atıp, yine fırtına gibi yanımdan geçerek otelin girişine seğirtiyor.
Mersinli Er Emin ÇÖL '' 1914 Ağustos'unda Adana'nın genel yerlerine büyükçe kağıtlar asıldı.Kağıtta büyük harflerle ' SEFERBERLİK VAR ASKER OLANLAR SİLAH ALTINA ' diye yazıyordu. Halk öbek öbek toplanmıştı. Biri ' Ben cepheden döneli daha 15 gün oldu 5 de çocuğum var ' dedi. Biz Mersinli 4 arkadaş Çanakkale'de 48. Alay'a verilmiştik. Çantaları toplayıp vagonlara doluştuk. Bizim Mehmetçikler de avaz avaz ayrılık türküsü söylüyorlardı. Çantalarımızda bayat ekmekle birlikte çarık iğnesi , kösele , örs , çekiç ve kerpeten vardı. Niye biliyor musunuz ; Çünkü Mehmetçiğin babasından dedesinden öğrendiği iki amansız düşmanı vardı : Açlık ve Ayakkabısızlık...
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.