Osmanlıların Anadoluda genişleme planlarını iki büyük devlet, Doğu Anadolu'da Timurlular, Fırat vadisinde Memluklular önlemekteydi. 1440'ta II. Murad'ın Belgrad önünden başarısız dönüşü, 1444 Varna Savaşı'na kadar Rumelide yeni bir bunalım ve gerileme dönemi başlangıcı olmuştur.
Geceyi seven insanların daha mutsuz olduğunu keşfettiğimden beri sabahlamayı bırakmıştım. Her gün düzenli olarak saat 06.00'da uyanıyor ve güne zorlanmadan uyum sağlıyordum. Taze sıkılmış portakal suyu ile yapılan kahvaltıların kesinlikle mutlulukla alakası vardı, aslına bakılırsa kahvaltı yapmanın doğrudan kendisi bedava bir mutluluktu. Ki
Reklam
“Çin’ in dünyanın süper gücü olan ABD’ yi geride bırakmayı başarması ve başaramaması için sebep aynı: 1,4 milyar insan. 1930’ lardaki gibi büyük bir bunalım ülkeyi çok uzun yıllar geride bırakabilir. Çin kendini küresel ekonominin kollarına bıraktı. Eğer biz satın almazsak, onlarda üretemezler. Onlar üretmezse çok büyük işsizlik olur. Uzun süreli ve büyük işsizlikler olursa da, Çinlilerin şehirlere doluştuğu bir çağda, isyanın boyutları şimdiye kadar görülmediği kadar büyük olur.”
Bu çağın en büyük bunalımı fikri bunalım mı? Hayır, o geçen yüz yılın sorunuydu. Bu çağın sorunu, cinsi bunalım. Neden? Fikirler neden bunaltmıyor insanın içini ve büyük fikirler neden rahatlatmıyor onu. Bu çağın insanı artık fikriyle değil bedeniyle var olmaya çalışıyor.
Sayfa 27
Hoşgörü elbette ki, güzel bir şey. Ama neye hoşgörü gösterileceği, neye gösterilemeyeceği, kesinlikle saptanmalı. Kişisel yaşamımızda, aile çevresinde, hoşgörülü davranmalıyız. Çocukları bir yandan doğru yönde eğitirken, bir yandan da onlara mutlaka hoşgörü göstermeliyiz. Aldatılan eşler de -bu aldatmalar köklü bir alışkanlık halini almadıkça- birbirlerine hoşgörülü davranmalı. Cinsel tercihleri sizinkilerden farklı olanlara büyük bir hoşgörüyle bakmalı. Haklı nedenlerden ötürü bunalım geçirenlere de anlayış göstermeli. Bir yakınınız bir öfke anında ya da içkiliyken bir münasebetsizlik yapmışsa, onu bağışlamalı; güç duruma düşen birinin yalan söylemesini de bağışlamalı. Ara sıra ortaya çıkan davranış bozukluklarını da hoşgörüyle karşılamalı. Akıllıca kullanılan ölçülü bir hoşgörü, çocukları da, yetişkinleri de eğitmek, doğru yola getirmek açısından çok yararlıdır.
Sayfa 60
ABD, ulusal birliğini tehdit eden uzun bir iç savaş geçirdi, 1930'ların Büyük Bunalım'ından sağ kurtuldu ve İkinci Dünya Savaşı'nda mevcut barışçıl izolasyon halini bırakıp başarıyla topyekün savaş pozisyonuna geçebildi.
Sayfa 415 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yabancı ülkelerden getirtilen Bunalım Tanrılarının ülkemize bir oyunudur bu. Ülkede kötü günlerin habercisi rüzgârlar esiyordu. Aslında büyük dalgalanmaların başlangıcıydı bu. Ülkenin insanları daha insan olduklarını yeni anlıyorlardı. Millet olmanın heyecanından duydukları bir sarsıntıydı bu. Bu heyecanın içinde ithal malı bir bunalımın yeri yoktu. İşte ne yazık ülkenin aydınları, ülkenin göz bebekleri, binbir sıkıntıyla yetiştirilen, adam başına düşen yıllık gelirden oldukça yüksek pay alan okumuş takımı Ecnebi Bunalım Tanrısının büyüsüne kapıldı: Dünya Nimetlerinden usandığını haykırmaya başladı; dünya nimetlerini yaşamadan, onlardan usandığı kuruntusuna kapıldı. Meyhaneleri ithal malı bunalımlarıyla doldurdu. Daha biz doyasıya yaşamamıştık ki; büyük ve güzel şeylerin özlemini çekiyorduk henüz. Biz daha feraha çıkmamıştık ki, dünya nimetlerinden bıkalım, bunalımlar geçirelim.
"saplantıların acıları, burada da sürüyor. uyandığım an başlayan, uykumun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. onlar şakacı, özgür 'beni' arıyor. bulamıyor. onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. onların dünyasında bunalım, ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor."
Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor... Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar "başkaldırmayı" savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.
19. YÜZYIL BUNALIMI Dikkatini doğa güçlerinin bilimsel olarak egemenlik altına alınmasına yönelten modern dünya, daha başlangıçtan itibaren, batı uygarlığını dünyanın tasvirini sanat eserlerinde görmek isteyen etkileyici yarış geriliminin gevşemesi ile karşılaştı. Bununla birlikte bir tek büyük yetenekten bile ansızın yoksun kalan Avrupa’nın mirasçısı olarak davranan Fransa, 19. yüzyıl boyunca, geçmişin ustalarıyla boy ölçüşebilecek büyük sanatçılar yetiştiren bir resim okulunu sürdürmekten geri kalmadı. Bu bir avuç dahi, ortak mirasımıza, 19. yüzyılın büyük edebiyat eserlerinin yanında yer alabilecek önemli katkılarda bulundu. Öte yandan, şimdi unutulmuş olan mimarlar, heykeltraşlar ve dekorasyon sanatçıları da, uluslararası hale gelen bir üslubun ortaya çıkmasına yol açtılar. Bu uluslararası birliğin kaynağının ortaya çıkış noktası , Avrupa’daki bütün okulların birbirine kavuşan çabaları sonucu 1750-1800 arasında da oluşan yeni klasisizm’di. Batı uygarlığı, ne zaman bir bunalım geçirse, kurtuluşu ana uygarlığında, yani klasik antik çağda arıyordu. Klasisizmden medet umanlar, İngiltere ve Fransaydı. Yaklaşık 1750’de rokoko üslubunun sanatı sürüklediği çıkmaz sokaktan kurtulmak isteyen İngilizler, fransızlar ve almanlar, batı estetiğinin her zaman bir yedek deposu olarak duran klasik sanata başvurdular
Sayfa 422Kitabı okudu
Reklam
İnsanın dışında, insan olmadan da varolan, insan varlığından bağımsız birşey, sözgelimi, ne türden olursa olsun, zaman-uzay içinde yeralan bir cisim değil bunalım. İnsana ilişkin, insanla ilişkili, insana özgü bir gerçeklik bunalım. İnsanın olmadığı yerde, bunalımdan söz etmek anlamsız. İnsan yoksa, bunalım da yok. İnsanın yaşadığı birşey, kendine özgü büyük bir yaşantı bunalım.
Nasıl geçen yüzyılda kitle basını, popüler magazinler, kadın dergileri ve santimantal edebiyat tarih diye insanların oturdukları kentlerin, bu kentlerdeki "meşhurların" tarihçelerini, aile geçmişlerini ele alıp "tarih" diye sunmuşsa, günümüzdeki bu tür belgesel/dramatize TV dizilerinde de aynı şey yapılmaktadır. Bu dizilerde, kitle basını aracılğı ile kitlelerin bildiği olaylardan, kişilerden, yerlerden çıkarılmış öykülerle "tarih" yapılmaktadır. Üstelik bunlar yaşadıkları günlerde kitle basını aracılığı ile nasıl bir enformasyon olarak öğrenilebilmişlerse gene öyle verilmekte; bunların yaşadığı zamanın üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra bile, tarih içindeki anlamları araştırılıp verileceği yerde, daha çok, "bilinen" popüler yanlarıyla verilmektedir. Böylece, "Batı'nın tarihi" diye demiryolcu büyük ailelerin tarihi; 1929 Bunalım'ının tarihi diye de, Şikago gagsterlerinin tarihi, vb. popülerleşmiş bilgilerden oluşan bir yapıntı tarih sunulmaktadır. Bu olaylar böylece, kendi zamanlarında nasıl kitle iletişim araçlarındaki sunulmaları sırasında kitlelerce ancak dolaylı olarak yaşanabilmişler ve yaşanan hayata ait bilgilenme oluşturamamışlarsa, günümüz TV dizilerindeki "tarihleştirilmiş" yeni "tasvirleri" ile de tarih hakkında bilgilenme olanağı oluşturamamaktadır.
Sayfa 145 - Tarih'i Televizyon Yiyor isimli bölümden.. Ünsal Oskay eleştirisi diye de bir şey var.
80'lerde Yugoslavya 2
1982'de uygulanmaya başlanan IMF menşeli Stabili zasyon Programı da para etmeyince, 1985'te Yugoslavya fede ral yönetimi "iktisadi bunalım"ı resmen ilan etti. Gayrısafi milli hasıla (GSMH) 1979'a göre % 5.5 düşmüş, dış borç 15 milyar doları geçmişti (1991'de 18 milyar dolara ulaştı). 1982'de % 40 olan enflasyon 1988'de % 250'ye, 1989'da % 1500'e ulaştı. Ha- yat standardı, kullanılan ölçeğe göre 1978-1989 arasında % 30 düşerek 1967 düzeyine geriledi. İşsizlik ortalama % 15-20'ye çıktı. Gizli işsizlik son derece yüksekti - kimi uzmanlara göre yüzde 30 oranında. Tarımda, kuçük mülkiyet ağırlıklı yapının, ürün fiyatlarının devletçe, oldukça geç tarihte ve genellik le enflasyonun altında belirlenmesinden dolayı motivasyondan yoksun kalması nedeniyle, kronik verimsizlik sözkonusu idi. Yugoslavya, büyük tarımsal potansiyeline rağmen gıda ürünü ithal eder hale gelmişti. Avrupa'nın tahıl ambarı olabilecek bir potansiyele sahip bulunan Voyvodina'da üretimin olabileceğin çok altında kalması, Yugoslav iktisatçıları için başlıbaşına sı kıntı nedeniydi. Hükümet 1986/87'de fiyat ve ücretleri dondurmak gibi görünürde çok radikal ama sonuçsuz devletçi müdahelelerle ekonomiyi "toparlamaya" çalıştıktan sonra, 1988'de "tam pazar ekonomisine geçiş" şiarıyla hareket etmeye başladı. Ancak sendikaların baskısı ve 1988'deki grev dalgası bu liberalleşme önlemlerinin uygulamasını da yavaşlattı.
Sayfa 109 - İletişimKitabı okudu
Aşk yaşamı yeryüzü yasasının ölümcül bir istisnasıdır; her çiçek ölür, büyük sevinçlerin, bir yarınları olursa, kötü bir yarınları olur. Gerçek yaşam bir bunalım yaşamıdır: İmgesi de setin dibine gelmiş şu ısırgandadır, güneş yokken sapının üstünde yeşil kalır.
Sayfa 93 - Can
Saplantıların acıları, burada da sürüyor. Uyandığım an başlayan, uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. Arkadaşlarıma belli etmemeye çalşıyorum. Onlar şakacı, özgür "beni" arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar "başkaldırmayı" savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.
Sayfa 45 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1,071 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.