"Birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. Ama Alaska'dan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan kendilerini mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunun değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlemiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsan yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerdedir. Bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz, her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir."
İstanbul 1933: Ünlü cinayet romanları yazarı Agatha Christie İstanbul'daki Pera Palas oteline bir sır saklar. Bu öyle bir sırdır ki tarihin akışını tamamen değiştirebilir. İstanbul Günümüz: Anne ve babasını kaybeden Ran ve Lusin Eltanin büyük amcalarının yanına Pera Palas oteline gelirler. Burada onları geçmişin derinliklerine uzanan nefes kesen bir macera beklediğinden habersizler. İpuçlarının saklı olduğu odalar... Agatha Christie'nin odasında bulunmuş esrarengiz bir anahtar... Ne olduğu bilinmeyen bir fosil... Eski bir parşömen... Kilitli bir kutu... Büyük bir sırrın bekçiliğini yapan yaşlı bir kaptan... Ve niyetlerinin ne olduğu bilinmeyen düşmanlar. Ran ve Lusin, Agatha Christie'nin sakladığı karanlık sırrı ortaya çıkaracak ipuçlarını takip ederler. Acaba düşmanlardan önce gerçeğe ulaşabilecekler mi?
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
"Bende sahiden akıl yok..." diyordum. "Uzaktan erimiş kurşun gibi parladığını gördüğüm bu su beni yolumdan alıkoyuyor. Düşünmüyorum ki, o su, ancak uzaktan çok güzeldir. Onunla yakından temas etmek, bir sürü küçük, fakat yekûnu büyük münasebetsizliklere katlanmaya mecbur olmak demektir. Yaşım otuzu geçti. Bu manasız heveslere oyuncak olmanın bir macera telakki edileceği yaş değildir. Küçük şeyler için büyük fedakârlıklarda bulunmayı kabadayılık telakki edecek değilim ya?"
Snelman, eskiden İspanya da bazı kimselerin hayali romanları okuya okuya şövalyeleri taklide yeltenerek gülünç bir duruma düştüklerini ve Cervantes'in bunları ünlü"Don Kuichotte" romanında gülünç bir şekilde anlattığını hatırlattı. Snelman ve dostları diyorlardı ki: -bazı gençlerin, böyle aptalca yazılmış serseri romanlarını okuya okuya kendilerini kaptırmaları öyle göz yumulacak önemsiz bir şey değilmiş ki, İspanya'nın büyük dâhisi bunu romanına konu yapmış ve bu düşkünlükle savaşmaya mecbur olmuştur. Cervantes, bütün okuyucuların böyle macera romanlarına düşkün olmasının fikri tembelliğin bir işareti olduğunu görmüş. O zaman İspanyolları geri kalmış olan vatanlarında, hayatı düzene koymak ve halkı ekonomi ve kültür bakımından yükseltmek için ciddi çareler düşünmüyorlardı. Bu konuda onlar çıplaktır. Çünkü onlar bu alanda ne düşünce, ne duygu ve ne de istekleriyle çalışmak istemiyorlardı. Birçok insan, günlerce, aylarca ve yıllarca hayali maceralarla dolu romanlar okuyor ve bir şey yaptıklarını sanıyordu.
Sayfa 68
İhsan Oktay Anar
“ Buradan gitmek istediğini biliyorum oğlum. Kendime hakim olabilseydim belki de seni, çoktan içine girdiğin bu maceraya bırakmazdım. Sana olan sevgim biricik olan oğlumu tehlikeye atmama engel oluyor. Ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O’nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim. Kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu, yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın acı çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma!”
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.