Herkesin içine sığdırdığı bir gökyüzü vardır. Kiminin mavi kiminin gri! Yüreğinde büyüttüğü çizer gökyüzünü, o renk verir mehtabına. Kalbi kırık olanın kaleminden mavi sızmaz, hüzün ve acı taşır mürekkebi. Ne amansız savaşlar vermiştir kendi yüreğinde. Sonra susar bir köşede öylece, önemsizce; hiçbir şeyi önemsiyormuşçasına, hayatı rast gele yaşıyormuşçasına. Umursamazlık değildir gözlerindeki izler. Her gece yarısı, her uykuya hasret keder sancısı, yaşlar dökülür yastığına. Karanlık bastıkça geceye içine dolan acılar karabasan gibi çöker yatağına. Ve Soğuk duvarlar… Sırtını dayadığı karanlık odalarda ki, buz gibi soğuk duvarlar, ne içini yakan acıları soğutur nede o acıların aleviyle ısınır. Soğuk duvarlar… Yabancıdır, titreyen bir nefes gibi soğuk, acıdan nasır tutmuş bir yürek gibi sert. Aşınmaz o dertlerden örülen soğuk duvarlar. Bir balyoz alıp vursan tam ortasına, toplanan bütün kuvvetinle! Tekmelesen o acıları, çıksan bu karanlığın koynundan, göreceksin gökyüzü orada seni bekliyor sana mavisini hazırlamış seherin kucağında nazlı nazlı gülümsüyor. Direnme acılara onun yurdu direnen kalplerdir. Var git yoluna… Çek sineye bırak sitem etmeyi. İsraf etme hediye verilen bu yüreği. Pes de, kaybettim de, yenilgiden yeniden doğmak için.