Bir an için yüksekçe bir yerde durup onu süzer. Avucunu huni gibi yapıp kulağına tutar; ve uğultusunu duyar onun. Çanlar, insanlar, kargaşa, tren sesleri, ne olduğu anlaşılmayan binlerce ses, derin ve karanlık bir kovan uğultusu.. Madrid, Goya'nın şeytani ve yukarıdan aşağıya bir kasırga olan çıplak kadını, çıplak Maja'sı gibi, Manzanares'in dar kıyılarına yaslanmış gibidir. Yamaçları parlar, sağırları inip kalkar, gökyüzündeki mavi yastığında, hünerli bir toprak parçası gibi çapkınca gülümser. Güneş onun üzerinde yükselip batar, yağmurlar ve dağın buzlu rüzgarları gelir, yine sıcaklar döner ve o sakin, baştan çıkaran bir tavırla, çölde uzanmış bir halde gülümser.
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
II
Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten
dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor:
Girdim ki içeriye,
Enver Paşa gülümseyerek, telâşlı bir hareketle masaya yaklaşıp haritanın üzerine eğildi.Plân üzerinde bütün ayrıntılarıyla çok uğraştım. Başaracağımızı sanıyorum.”
Bakışları, kılı kırk yararcasına renkli çizgilerin karmaşıklığını delmeye başlamış, dişleri, alt dudağı üzerinde sımsıkı kilitlenmiş, iki derin çizgi alnının simetrisini
Uyanmak bile eziyetti; sanki sıcak , boğucu bir havadan buzlu bir suya girer , rüyasız geçen kapkara bir geceden aniden gündüze yuvarlanarak düşmüştü. Kendisini uyandıran neydi , bilmiyordu . Gün ışığı degildi, zaten gözü yaşlı pencerelerin ardında kasvetli , yağmurlu bir gün doğuyordu. Sadece yukarıdan delice bakışlarıyla duvarda asılı resimlerinden onu seyreden ölülerin olduğu bu yerde herhangi bir ses seda olmadığı için tabi ki gürültü de değildi onu uyandıran. Uyanmıştı ama neden ve niçin uyandığını bilmiyordu ; onu buraya bağlayan veya burada onu cezbeden hiçbir şey yoktu.