Birkaç yıl önce, öğle yemeği için sözleştiğimiz halde beni son anda eken bir arkadaşımı beklerken sağanağa yakalanmış, Victoria Caddesi'ndeki McDonald”s'a sığınmak zorunda kalmıştım. Granit duvarları, buzlu camları olan binanın zemin katındaki bu restorana girer girmez ciddi bir atmosfer sarıverdi beni. Bütün müşteriler yalnız oturuyor, gazete okuyarak ya da kahverengi fayanslara boş boş bakarak yemeklerini yiyordu. Lokmalarını aceleyle, kabaca çiğneyen, önlerindeki yemeği hapur hupur mideye indirmekten başka bir şey düşünmeyen bu insanlara bakınca “aşevindekiler bile daha kibarca, daha bir neşeyle yemek yiyordur herhalde” diye düşündüm kendi kendime. Restoran her türlü iyimser düşünceyi ve inancı anlamsız kılacak biçimde dekore edilmişti: Burada, insanların bazen karşılık beklemeden birbirlerine yardım edebileceği, insan ilişkilerinin nadiren de olsa içten olabileceği, hayatın yaşanmaya değer olduğu yolundaki bütün inançlarımı yitirivermiştim. İçeri girende bir huzursuzluk hissi yaratma konusunda gayet başarılıydı bu restoran. Gözü rahatsız eden ışıklandırma, dondurulmuş patatesler devasa fritözlere atılırken çıkan o ses, sipariş almak için birbirini yiyen kasa görevlilerinin arsızlığı, bütün bunlar insanda bir yalnızlık duygusu uyandırıyor, rastlantı sonucu oluşmuş bu vahşi evrende yaşamanın anlamsız olduğunu düşündürüyordu insana. Ortamın yarattığı bu huzursuzlukla başa çıkmanın tek yolu buradaki herkesin yaptığını yapmak, yani yemek yemekti.
Değişir
buzlu harflere sığınan koca yalnızlık karma karışık romandır kardeşim ses tonuna tipi yağdıran / Mine Ömer \
Reklam
Buzda Balık Avı
Temel Kuzey Kutbuna gider. Buzda balık avlamanın çok popüler olduğunu duyar, hemen kendine bir olta alır ve bulduğu ilk geniş buzlu alanda işe girişir. Tam buzu kırmaya çalışırken gümbür gümbür bir ses duyar:  - Orada balık bulamazsın!  Ne olduğunu anlamayarak etrafına bakınır, ama sesin nereden geldiğini çözemez. Biraz ileriye gidip tekrar buzu kırmaya çalışırken aynı ses yine duyulur:   - Sana söyledim geri zekalı, orada balık bulamazsın!   Temel korku içinde başını yukarı kaldırır ve dehşet içinde sorar:   - Uy! Allah'um! Sen misun?" Aynı ses cevap verir:  - Hayır salak, ben buz hokey sahasının bekçisiyim.
Müslüman kadının ölümü
Bir Müslüman kadın, lohusa veya hâmileyken veya bulaşıcı bir hastalıktan yahut iç hastalıklardan ölmüşse veyahut yabancı erkeklere açık saçık görünmemişse ve kendisinden kocası razı olmuşsa, o kadına, ölürken Cennet melekleri gelip karşısında, saf saf durarak ona izzet ve ikramla selam verip şöyle derler: (Allahü teâlânın sevgili, şehit kulu, gel
Kitap yakın arkadaşlarımdan biri. Çocukluğumdan beri. İlkokuldayken, Samsun'daki evimizde benim yatak odamın bir duvarı babamın kitaplığıydı. Sürgülü buzlu camlı kapakları olan bu kitaplığı kurcalamak, en büyük keyiflerimden biriydi. Geceleri odama çekilince, açılırken bisiklet zincirininkini andıran bir ses çıkaran bu kitaplığın sürgülerinden birini usulca açıp rengârenk ciltli kitaplardan, cildini ya da kapak rengini sevdiklerimi çekip çıkarmak, karıştırmak, beni odamdan alıp başka dünyalara götüren büyülü bir yolculuktu.
Sayfa 151Kitabı okudu
- Yeterince görebildin mi İstanbul’u? - Uzun bir ömür artı on gün bana yetti. Nasıl ölümü atlatmanın yolu kentten uzaklaşmaksa, zaman geçirmenin yolu da sohbet etmektir. Bir kadının en büyük kötülüğü daima sizden iyi olmasıdır. Annem benden iyi. Acıya hazırlandığımız o kısa boşlukta insan ile hayvan, akıllı ile deli, melek ile şeytan
Reklam
Geri15
60 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.