Birincisi Göz:Hz. Ali (r.a.): "Kim gözüne sahip olmazsa, onun yanında kalbin kıymeti yoktur" buyurmuşlardır.
İkincisi Dil:Kazancın, menfaatin, çektiğin zahmetin, ibadet ve itaat için bütün çalışmaların dilde toplanmıştır. Öyle ki, çok defa ibadetlerin - yapmacıklık, (yalanı) süslemek, gıybet vs ile mahvolması, yıkılması ve bozulması onunladır.
Üçüncüsü Mide:"Bizim için, (günahtan) kurtuluş, selâmet, ibadet. halavet, ilim ve faydalı amel gibi meydana gelen her şey, açlık ve Allah (c.c.) için ona sabretmekle olur.
Dördüncüsü Kalb:Kalb (vücudun) melikidir. Melik iyi olursa tebaa da iyi olur.
Gerçi Darwin'in kendisi de var olma mücadelesi hakkındaki fikirlerinin kaynağının bilincindeydi. Doğal seçilimle evrim düşüncesinin, ekonomist ve papaz Thomas Malthus'un meşhur "Essay on Population" [Nüfus Üzerine Deneme, 1789] çalışmasını okuduktan sonra aklına geldiğini belirtmişti. Malthus'un fazla liberal olduğunu düşündüğü İngilizlerin eski Yoksulları Koruma Kanunu' na karşı bir sav olarak hazırlanan bu deneme, üreyerek toplumsal huzursuzluk yaratmamaları için yoksulların daha sıkı kontrol edilmelerini savunuyordu. Aslında
Darwin'in doğal seçilimle evrim kuramı, İskoç ekonomistlerce geliştirilen erken dönem kapitalizmin siyasi iktisat kuramıy-
la olağanüstü bir benzerlik taşır. Darwin güçlünün ekonomik açıdan hayatta kalmasına ilişkin bir şeyler biliyordu, çünkü
hayatını hisse senetlerine yaptığı yatırımlardan kazanıyordu. Darwin'in yaptığı şey, erken dönem on dokuzuncu yüzyıl siyasi iktisadını, tüm doğal iktisadı kapsayacak şekilde genişletmekti
Hz. Enes' ten ( r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir genç, bir ihtiyara yaşından dolayı hürmet ederse, Allah'da ( C.C.) ihtiyarlığında ona hizmet edecek kimseler lütfeder."
(Tirmizi, Birr, 75)
Modern insan, Allah'r [c.c.] mutlak anlamda bir Gerçeklik
olarak gören yeterli bir öğretiye sahip olmamakla beraber aynı
zamanda, bu bilgi eksikliğinden dolayı, göreceliği bir perde olarak anlama yeterliligine de sahip değildir. Allah'tan [c.c.] gerçeklik sıfatını almak demek dünyayı hem gizleyen hem de gösteren
bir perde olarak, yani kısmi bir gerçeklik olarak görememek demektir; bu perde, İslamda hicab, Hinduizm'de ise maya olarak
Şark metafiziğinde bu şekilde önemli bir rol üstlenmiştir. Ayrıca,
Allah'ı [c.c.] Gerçeklik olarak ele alan yeterli bir metafizik öğreti,
Erigena, Aziz Bonaventuıe ve Aziz Thomas gibi üstadların eserlerinde görüldügü gibi, geleneksel Hıristiyan metafiziğinde yer
almasına rağmen; perde öğretisi, geleneksel Batı okullarında İslam ve Hinduizmdeki gibi sarih bir biçimde ifade edilmemiştir;
Meister Eckhart gibi bilginlerin eserlerinde buna dair bazı bahisler olsa bile.
Son Osmanlı Şeyhülislâmı Mustafa Sabri Efendi "Kitabû'l İlm ve'l akl ve'l Mâkûl" isimli eserinin girişinde: "-Kanun bakımından dünya ikiye ayrılır: Darû'l İslâm ve Darû'l Harb!.. Darû'l İslâm'da İslâm fıkhı hayata hakimdir, bütün işler Allahü Teâlâ (c.c)'nın indirdiği hükümlere göre tanzim edilir. Orada mü'minler emniyet içerisindedirler ve hâkim durumdadırlar. Darû'l Harp'te ise İslâm ahkâmı açıktan red olunur ve müslümanlar güvenliklerini yitirirler. Türkiye'de kurulan Demokratik-Laik Cumhuriyet; Medeni Kanunu kabul etmek suretiyle, İslâm fıkhını yürürlükten kaldırmış ve diğer hususlarda da, Avrupa'dan getirilen kanunlarla hükmetmeye başlamıştır. Bu sebeple ikinci kısma (Da- rû'l Harbe) dahil olmuştur" diyerek, bunun fetva olduğunu ilân etmiştir.
Sayfa 67 - İnkılâb Yayınları, 13. Baskı (1992)Kitabı okudu