ama ben olağan koşullarda var olmadım
dölyatağının kapılarından geçmedim bu dünyaya
doğuşum, dehşetli bir çabalamaydı
korkunç bir savaş
adsız bir günah.
Yalnızca " çabalamaya değmez" demektir kendini öldürmek. Yaşamak, hiçbir zaman kolay değildir kuşkusuz. Birçok nedenlerden dolayı yaşamın buyurduklarını yapar dururuz, bu nedenlerin birincisi de alışkanlıktır. İsteyerek ölmek, bu alışkanlığın gülünçlüğünün, yaşamak için hiçbir derin neden bulunmadığının, her gün yinelenen bu çırpınmanın anlamsızlığının, acı çekmenin yararsızlığının içgüdüğüyle de olsa benimsenmiş olmasını gerektirir.
Bir çocuğu geliştirip özgür bir birey olması için çabalamak yerine kalıplayıp emir kulu yapmaya çalışmışız.
İşte bu yüzden farkında olmadan çocuklarımızın canını yakıyoruz ve yakmaya devam ediyoruz .
Sesimi ulaştırabildiğim insanları, düşüncelerimi gün ışığı standartlarıyla yargılamamaları ve onlara gecenin içinden seslendiğimi fark etmeye çabalamaları konusunda uyarmak istiyorum. Her şey nereden baktığınıza bağlıdır.
"Benim romanlarımi ve öykülerimi okuyanların savaşı reddetmesi, savaşlardan nefret etmesi, her zaman barış ve kardeşlik için çabalaması gerektiğini gençliğimden beri tekrarlıyorum." Yaşar Kemal
Bir ömür nasıl heba edilir, kişinin karakterindeki omurgasızlık bir insanı nasıl aşağılık bir sona sürükler bunu gösterir nitelikte esasen durağan ilerleyen ama vurucu biten bir romandı. Drogo'nun ikinci bir deri gibi giydiği çaresizliği, kendi elleriyle yazdığı sonu, kabullenişleri, umudu olmayacak yerde arayışları, hayatta nerde durduğunu ve durmak istediğini bir türlü çözemeyişi, bu halleri kalbimi kırdı. İnsanın bile isteye debelendiği bir çukurda sırf azıcık ışık görme umuduyla gönüllü tutsaklığı beni ürküttü, kendi hayat çizgimde durduğum noktayı ve bahanelerimi sorgulattı. Düştüm ama kalktım mı yoksa hala yerde miyim diye düşündürttü. Dedim ya vurucu bir son, vurucu bir roman. Velhasıl, biz Drogo değiliz. Bir ağaç gibi hiç değiliz, kök salmadık bir yere. Hareket etmek lazım, uzaklaşmak lazım, çabalamak lazım...
bağlanamayan, sorumluluk almak istemeyen, çabalamak ve emek vermek istemeyenler ve kaçak dövüşenler için uzaktan aşk en çok tercih edilen ilişki biçimidir.
Çarpık serisi yeni çevrilirken bile herkesin bahsettiği Dante Russo ile sonunda tanıştık
Anlaşmalı evlilik okumayı her zaman severim sjssjjs. Hele de ilişki nefretten aşka doğru ilerliyorsa okuması ayrı bir keyifli oluyor. Öfke Kralı’nda da karakterlerin birbirlerinden hoşlanmamak için çok geçerli sebepleri vardı
Dante, Vivian’ın babasının elindeki koz yüzünden bu nişanlılığa zorlandı ve zaman kazanıp evlilikten önce Vivian’dan “kurtulmak” istiyor.
Vivian ise ailesini memnun etmek isteyen tatlı birisi ancak Dante’nin huysuz tavırları onu da etkiliyor. Ah Dante
Ana Huang’ın kitapları genel olarak akıcı, bu kitabı da önceki serisi gibi kolay okunan bir dildeydi. Erkek karakterin ne zaman bir şeyleri batıracak diye tetikte beklemeyi ve kendini affettirmek için çabalamasını seviyoruz, ne yapalım
Öfke Kralı bana göre Çarpık Aşk ve Çarpık Yalanlar’ın karışımıydı. Alex’i kendi kitabında pek sevemediğim için Dante Alex’ten iyiydi ama bi Christian olmadı benim için Onun dışında da yaptığı hatalar, kendini affettirmek için çabalaması Alex’i, bir ilişki içindeymiş gibi davranıp birbirlerinden hoşlanmaları da Christian ile Stella’yı anımsattı.
Çarpık Yalanlar’ı okurken serinin yetişkin sahnelerinden bunaldığımı söylediğimde diğer kitaplarının anlatımının farklı olduğunu yazmışlardı. Ben bir fark göremedim
Ayrıca kitabı beklentisiz okusaydım belki daha çok severdim ama Dante’yi abartıldığı kadar aşık olunacak bir karakter olarak bulmadım Rhys ile Christian varken insan okurken kıyaslıyor malesef
Kitap boyunca Kai ilgimi çekti, onun kitabından ümitliyim