Oysa, büyük halkların kendilerinin de zihniyet ve tüm farklılıklarına rağmen ortak noktaları konusunda, klasik Antikçağ'dakine benzer şekilde "yabancı" ve "düşman"ın tek bir kavramda birleşmelerine artık izin vermeyecek ölçüde hoşgörü kazanmış olmaları beklenirdi.
Bu savaşta iki şey bizi hayal kırıklığına uğrattı: İçeride ahlaki normların bekçileriymiş gibi davranan devletlerin dış dünyaya karşı sergilediği düşük ahlak seviyesi ve en yüksek insan kültürünün katılımcıları olarak benzer bir şeye yakışmadığı düşünülen bireylerin davranışlarındaki gaddarlık.
Reklam
Çağdaş yaşamın asile özelliğinin acımasızlığı ve güvensizliği değil, yalvanlığı donuklugu ve kayıtsız olduğunu fark etti
Köy enstitülerini savunanlar buyrun bakalım.
Aşağıda gördüğünüz kız ve köy enstitüleri hakkında konuşacağız inşallah. Günümüzde hâlâ köy enstitülerini savunan müslüman insanlar görüyorum ve hayret ediyorum. Senin dinine karşı suikast olan ve mazlum, savaştan çıkmış yorgun insanların beynini yıkayan bir okul sistemiydi. Evet tarım sanayi inşaat vb. Dersleriyle o dönemin ve dönem şartlarının
Felsefe, bilimdeki özellikle fizikteki çağdaş gelişmelere ayak uyduramamıştır.
Zayıflayan yerel men­subiyetlerin ve ilişkilerin bıraktığı boşluğu doldurma arayışına giren halk tamamen uzak ve soyut bir devletle özdeşleşmek gibi fanatik bir arzuya kapılır. Nazizmin çöküşünü ve komünizmin yükselişini izleyen yıllarda geniş taraftar bulan bu çözümleme sonraki yıllarda gözden düşmüştür, zira çağdaş düşünürlerin çoğu bu çözümlemenin liberal ideoloji için geçerli olmadığını düşünmektedir. Ancak temel siyasal psikolojinin bugün farklı işlediğini düşünmek için bir neden yoktur.
Reklam
Bugün çağdaş cahiliyeye bir göz atacak olursak kadının İslâm'la kazandığı bütün faziletlerinin elinden alındığını, İslâm'ın ona ana ola- rak, bacı olarak, eş olarak, kız evladı olarak kazandırdığı yüksek mev- kiini tümüyle kaybettiğini, evinin sultanı iken üç kuruş ücret karşılığı birilerinin gönüllü tutsağı haline geldiğini görürüz.
136 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 1 hours
“Kayıtlara göre Kim Manjung, 1687-1688 yıllarında sürgünde olduğu sıralar annesi Yun Hanım’ı teskin etmek maksadıyla, Dokuz Bulut Rüyası’nı bir gecede kaleme almıştır.” Bir kitaba başlarken ithaf var mı diye meraklanırım. Yazara ve yazdıklarına biraz daha yaklaşacağımı düşündüğümden belki. Bundan sebep, Dokuz Bulut Rüyası’nın, dünyanın geçiciliği göstererek annesinin yüreğini hafifletmeyi isteyen bir yazarın eseri olması çok kıymetliydi benim için. . Budist tapınağında parlak bir öğrenci olan Seong Jin’in hikayesini dinliyor ve şu sorunun cevabını arıyoruz : ’Seong Jin’in dünyevi heveslerinin cezasını çekmek için yeniden hayata getirilmesi onu değiştirecek ve çıktığı yolu tamamlamasına yardım edecek midir?‘ . Kore Edebiyatı’nın başyapıtlarından sayılan Dokuz Bulut Rüyası yer yer izlediğim tarihi ve fantastik Kore dramalarını anımsattı bana. Mekanlar-kıyafetler ve erdemli bir gencin hikayesini gözlerimin önünde canlandırmak zor olmadı. Bunda Kore kültürünün çağdaş yapıtlarda dahi kullanılmasının etkisi büyük, geçmişi unutmamak ve bundan beslenmenin güzellikleri ~ . Tek oturuşta keyifle okuduğum eserlerden oldu Dokuz Bulut Rüyası. . Mehmet Ölçer çevirisi, Natalia Suvorova kapak tasarımıyla~
Dokuz Bulut Rüyası
Dokuz Bulut RüyasıKim Manjung · Olvido Kitap · 20244 okunma
Doymak bilmez metâlar
Fakat İnsan, üstün değerleri unutup da maddi metâlara gömülünce ve bütün gayretini ya da gayretinin çoğunu ona yönlendirince, bir türlü doymak bilmeyen bir obura dönüşür. Aynı zamanda da tekrann usancını ruhundan gidermek için sürekli olarak çeşitliliğe ihtiyaç duyar
Dolaylı ya da dolaysız yolla medyatik araçlara egemen olanlar Yahudiler olduğu için, halkların düşüncelerini ya da demokrasinin direği olarak kabul ettikleri ve "sokak adamı" adını verdikleri kişinin düşüncesini oluşturanlar da onlardır.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.