...aslında bu çağın asil yetenekli ve sıcak kanlı insanları arasında sessiz bir fikir birliği var: içlerinden her biri okulun öğrenim durumundan şikayetlerinin ne olduğunu biliyor, her biri, torunlarını en azından bu baskıdan kurtarmak istiyor, kendini ortaya koymak zorunda olsa da. Ama buna rağmen hiçbir yerde tam bir dürüstlük olmamasının üzücü sebebi, çağımızın pedagojik fikir yoksulluğunda yatıyor, işte asıl burada hakikaten yapıcı insan eksikliği var: yani iyi ve yeni fikirleri olan ve tam dahiliğin ve tam uygulamanın zorunlu olarak aynı bireyde karşılaşması gereğini bilenler.
"Demin sözünü edip beni güldürdüğünüz Stoacılar gerçekten olağanüstü insanlarmış; ne var ki öğretileri iki bin yıl önce donup kalmış, o günden beri bir adım ilerle- yememiş. İlerleyemezdi, çünkü yararsızdı, yaşamın ger- çeklerine uymuyordu. O zaman bile bu akıma kapılanlar yeni şeyler öğrenmenin zevkini tatmış, bilim yolunda dirsek çürüten küçük bir azınlıktı; çoğunluğun bundan anladığı falan yoktu. Geniş kitleler mala, mülke, yaşamın nimetlerine karşı ilgisizlik; ıstıraba, ölüme karşı da küçümseme duymayı öğreten bir düşünce akımını benim- seyemez. Neden derseniz, zenginlikten, refahtan nasibini almamış bir çoğunluk, ıstırabı küçümserse sürdürdüğü yaşamı küçümsemiş olur. Çünkü onlar için yaşamak; açlığa, soğuğa katlanmak, sürekli aşağılanmak, türlü kayıp ve eksikliği sineye çekmek, ölüm karşısında Hamlet gibi titremektir. Yaşamları boyunca böyledir bu. Çektikleri acıya zorlanarak katlanır, ondan nefret eder ama kü- çümseyerek sözünü etmezler. O nedenle Stoacı felsefenin geleceği yoktur; oysa çağımızın başından beri zorluklarla boğuşma, acılara karşı duyarlılık, kışkırtmalara tepki gösterme anlayışı gitgide güç kazanmakta