İnönü döneminde kesinleşen, seçkinler diktası, soruna başka türlü yaklaşıyor; evet yeni Türkiye, yeni bir kültür yaratacaktır ama bu yeni kültür ulusaldan çok “evrensel? olacaktır. “Evrensel? kültürün ne idüğünü araştırmazlar bile, ne gerek var, besbelli bu, Yunan/Latin tabanı üzerinde geliştirilmiş olan, Batı kültürüdür; öyleyse cumhuriyet Türkiye'si, İnönü'nün “Perikles devri'nde Yunan/Latin tabanını benimseyecek, batılı kültür ve sanatı yaygınlaştıracaktır. Pratikte bunun, başka düzeyde, üstelik daha da kötü bir Tanzimatçılık olduğunu, kimse fark etmiyordu; kültür emperyalizminin sömürgelerde “cebren ve hile ile” gerçekleştirebildiği uygulamaları, Türkiye gönüllü olarak yapmaya başladı.
Milli Eğitim açısından ilk uygulama, Yunan/Latin klâsiklerinin toplu halde çevrilip yayınlanması, ayrıca Yunanca/Latince öğreten “klâsik" liselerin açılmasıdır; bizim kuşağımız, liselerde Yunan/Latin klâsiklerini “yardımcı kitap" diye mecburi okudu; hal böyle olunca, ulusal temaları işleyen “Anadolucu” şairler gözden düşmüş, onların yerini “yeni kültür” politikasının hararetli savunucuları olan Ataç'ın, Sabahattin Eyüboğunun, Vedat Günyol'un, Suut Kemal Yetkin'in destekledikleri sanatçılar almıştır: Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Necati Cumalı, Salâh Birsel vs.