Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
YAŞAR ÖZSOY, EKSERİYA HERKESTEN ARTA KALAN ROLÜ ALIRDI Kimse kimseye yutturmasın: Tiyatroda yanlış affedilmeyecek. Biz ölmüşüz kardeşim. Yanlışı yanlış örtemez. Dünya üzerinde gezdirilen bu geniş aynada, tiyatro denilen bu büyük aynada bizler insanlara kendilerini gösteriyorduk. Hangi insanlar, hangi insanlara. Ebedi olan insan, yaşasa yaşasa
Onu karanlığın ve demirin içine gömmüşlerdi.
Uyuyordu. Çünkü onu buna zorluyorlardı. Dört bir yanını kapatan demir levhanın içine zekice açılmış hava deliklerinden içeri kıvrım kıvrım, tatlı kokulu bir duman giriyordu.
Güneşi içeriye hapsetmek için kadim bir kraliçe tarafından inşa edilen bir tabut.
Demirle örtülü, demirle çevrili halde uyuyordu. Rüya görüyordu.
Denizlerde, karanlığın ve ateşin içinde süzülüyordu. Hiçliğin prensesi. İsimsiz.
Prenses karanlığa, alevlere şarkısını söylüyordu. Onlar da ona aynı şekilde karşılık veriyordu.
Ne başlangıç ne son ne de orta vardı.
Sadece şarkı, deniz ve özel odasına dönen demir lahit.
Umutsuzdu, yalnızdı, hali yoktu,
Canı çok yanıyordu günlerden beri.
Ne alnında dolaşan bir dost eli
Ne yardım isteyecek kimsesi vardı,
Ne tanrısı, ne de peygamberi.
Dost
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.