Ancak şans dediğimiz şey aydınlanma gibidir. Sen hazır olduğunda kapını çalar. Hatta kapını çalsa bile sen evde yoksan içeri buyur edemezsin. Onu aramak için kendinden ne kadar uzaklaşırsan vurulan kapı sesini duyma ihtimalin o kadar azalır. Aramayı bırak, kendine dön. Kendini geliştir. İçsel olarak kendini tamamlamadığın sürece aydınlanma olmayacak. Bu senin en büyük şansın.
- 1.
Açılmış sarmaşık gülleri
Kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvalanmış
İçimde keder
Uzak bir telefonda ağlayan
Her şey güzel giderken başına öyle şeyler gelir ki "Yandım!" dersin, "Bittim!" der ve düşersin.
İşte o an, içindeki iyilikle beslenen çocuk çıkar gelir ve kapını çalar.
"Kalk!" der, "Kalk!"
Tutar elinden, karanlığı yırtar ve seni güzel günlere götürür.
Korku nedir bilmez iyilik.
Aydınlık, karanlıktan korkar mı hiç?
Kötü günler ile karşılaştığında kimseye ihtiyaç duyma,
Önce Allah, sonra içindeki iyi niyetten başka!
Niyetin ne kadar iyiyse, Allah o kadar seninle.
Nasibin ise niyetinde gizli....
Alsa da elinden yoğunu varını, döner dolaşır geri verir sana hakkını!
Olmaz deme asla!
Olur!
Unutma ki Allah isteyince, kuşlar filleri yener azizim...
Ve şunu hatırla; ölüm kapını asla geçmişte çalmaz ve ölüm kapını asla gelecekte çalmaz. Ölüm kapıyı şimdiki anda çalar. Yaşam da şimdiki anda çalar. Ölüme "Yarın gel" diyemezsin. Ölüm kapıyı da şimdiki anda çalar. Yaşam da şimdiki anda çalar. Tanrı da şimdiki anda çalar. Olan her şey, şimdiki anda çalar. Ve olmayan her şey, her zaman geçmişin veya geleceğin bir parçasıdır.
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflâtuna çalar puslu lâcivert
bir sis kuşattı ormanı
Sana koşulsuz sunduğum aşk, ona ihanet etmen anlamına gelmiyor. Ki ihanet bir insanlık suçudur bana göre. Ve ihanet, intikamın yan komşusudur; bir gün mutlaka kapını çalar
İstanbul'u sevmek ölmek gibi birşey
Bir ömür boyunca durmadan yanmak
Erimek her gecesinde biraz daha
Her sabah alev halinde uyanmak
Anlaşılmaz,vazgeçilmez bir tutku bu şehir
En hüzünlü şarkıdır söylediği dalgaların
Bulamazsın çoğu gün bir dost yüzü arar da
Dalıp gidersin köpüklü izlerine mavnaların
İnsanlar bir seldir caddelerinde boz
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Kardeşim! Ölümün hemen ilerde olduğunu bilmiyor musun?
Kim bilir belki sabahleyin kapını çalar belki akşam, belki gündüz belki de gece. Sonra kabrin soğuk yüzü ile karşılaşırsın. Ardından münker ve nekir melekleri gelir. Sonra kıyamet. O gün yanlış yapanların pişmanlık ateşi ile hasret çektiği gündür!
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
“…Aşk kapını çalar, içeri girer. Ya seni sen yapan her şeyi elinden alır ya da gökyüzünün renginin ne kadar güzel olduğunu, bulutların aslında ne kadar güzel koktuğunu anlatır.”