Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bir zehri, insan bir kerede yutmalı, ya ölür ya kurtulur."
Altın bilezik dedikleri yatırım budur işte.
Dolabımın bir köşesinde, kırmızı kordelasıyla ağır ağır solup sararmaktan başka bir şeye yaramayacak zannettiğim diplomam gözümde bir ehemmiyet almıştı. Bütün ümidim, pek makbul olduğunu söyledikleri bu kağıt parçasındaydı. Onun sayesinde Anadolu vilayetlerinden birinde bir hocalık alacak, bütün hayatımı çoluk çocuk arasında, şen ve mesut geçirecektim.
Reklam
Mademki artık koskoca insanım, yarın, öbür gün işine başlayacak bir hocayım; o halde kendimden, çocukluğumdan hiçbir iz, eser bırakmamaya çalışmalıyım.
Kâmran, gözlerinin karanlığı içinde kıvılcımlar uçuşarak düşünüyordu: "Bu avucumun içinde titreyen el, Feride'nin eli. Demek insanın, geceleri imkânsız bir rüyası sandığı şeyler de mümkün olabilirmiş!"
Sayfa 410Kitabı okudu
Ne delilik!
…sonra reçele benzeyen pembe bir tatlı vardı. Feride, çöreklerin üstüne bu tatlıdan sürerek Kâmran'a veriyordu: - Bunlar benim elimin marifeti... Bu çöreklerin ismini bilmiyorum, fakat tatlıya gülbeşeker diyorlar. İşini bitirdikten sonra yine o alçak mutfak iskemlesini bularak Kâmran'ın karşısına, hemen hemen ayaklarının dibine oturdu. - Şimdi söyle bana bakayım Kâmran, gülbeşekeri beğendin mi? Genç adam, gülerek cevap verdi: - Beğendim. - Sevdin mi? - Sevdim. - Bir daha söyle. - Beğendim ve sevdim. - Öyle değil, Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i sevdim," de. Kâmran bu çocukça ısrarı anlamayarak gülüyordu. - Ben, Gülbeşeker'i sevdim. Feride, gözlerinde, yanaklarında ateşler uçarak, utancından kirpikleri titreyerek yüzünü ona yaklaştırıyor, yalvaran bir çocuk gibi boynunu büküyordu. Dudaklarında tutuk nefeslerle: - Bir kere daha Kâmran, "Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum," de. Genç adam, istediği verilmezse ağlayacak çocuklar gibi bükülen, titreşen bu dudaklara heyecanlı bir hayretle bakıyordu. Sebebini kendinin de bilmediği gizli bir teessürle titreyerek: - Ben Gülbeşeker'i çok seviyorum, senin istediğin kadar çok seviyorum, dedi. Feride, bir çocuk sevinciyle ellerini çırptı, fakat dudakları gülerken gözlerinden yaşlar geliyordu. Ehemmiyetsiz bir şey için ağlayan bir yabancıyı ayıplar gibi: "Ne delilik, bir marifetini beğendirdiğin için bu kadar memnun olmak ne delilik!" diye çırpınıyor, kendi kendisiyle eğlenmeye, parmaklarıyla gözlerini kurutmaya çalışıyordu. Fakat yaşlar bir türlü durmuyordu. Tutuk bir feryada benzeyen bir hıçkırık; sonra yüzü elleri içinde, ağlaya ağlaya içeri kaçtı.
Sayfa 403Kitabı okudu
"Ne arsız gönlüm var benim etrafımdaki insanları ne kadar çabuk seviyorum..."
Reklam
“Ben ömrümce seni özledim… En yakınımdayken yüz yıllık hasret nasıl konur sende gördüm.’’
Bazıları vurulduklarının farkında bile olmazlar, kaçıp kurtuluyoruz sanırlar, yara sıcakken acımaz, hele bir soğumaya başlasın…
"İnsan, ne kadar acı olursa olsun, bir mecburiyeti kabul ettikten sonra içine sükûn ve tevekkül geliyor."
Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor.
İnkılap Yayınları
Reklam
Çocukların bazen yaşlarının çok üstünde garip sezişleri vardır.
Halis muhabbet kavgasız, gürültüsüz olmaz, derler.
Pür ateşim, açtırma benim ağzımı zinhar Zalim, beni söyletme derunumda neler var...
Sayfa 507
"Bu bir sene içinde, birkaç defa, kendimi zapt edemedim, ağladım. Fakat bunların hiçbirisinde bu gece gözkapaklarımın içini yakan yaşlarındaki acılık yoktu. O vakit, sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece gönlüm ağlıyor."
Sayfa 338 - İnkilâpKitabı okuyor
"Kağıt fenerlerin mumu tükeniyordu. Onların renkli ışıklarıyla beraber içimdeki neşenin de sararıp solduğunu, gönlüme derin, çaresiz bir karanlığın inmeye başladığını hissediyordum."
Sayfa 337 - İnkilâpKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.