Bundan çağlar önceydi Toros yaylarının yüksek dağ köylerinde kişiler Akıllı, uslu ve mutlu sürdürürlerdi geleneksel yaşantılarını Öykümüze konu olan genç de bu mutlu kişilerden biri idi Ve tüm yaşıtları gibi terler terlemez bıyıkları
Atına atladığı gibi geyik avına giderdi
Bu avlar, çok kere günler, günler boyu sürer Ve onu sütüyle besleyip beşiklerde beleyen anası Bakarken gözünden kıskanarak, sakınarak bakan sevdalısı Yaşlı gözlerle beklerlerdi dönüşünü Gel etme, gel vazgeç şu geyik avından, bunun sonu hayretmez Derlerse de dinletemezlerdi ki Önceleri onları dinler sanırdın yiğidimi Hele oturup çamdan bardaklar oyarken görünce onu Bardaklar da bardaktı hani Belle ki Toros'un tüm güzellikleri nakış olmuş üstüne Kız oğlan kız bardaklar oyardı ince belli Ama birden durulur günlerden birinde Ve sanki çağırırmış gibi Toros'un tüm geyikleri birlik olmuşçasına onu Kopar giderdi ansızın Ve kambur felek etti sonunda edeceğini Güzel bir ala geyiğin peşinde soluk soluğa sıçrarken koyaklardan yukarı Daha yukarı, daha yukarı... Devrisi günü daş dibinde yatar buldular onu, kanlı, upuzun Gün o gündür bu öykü kulaktak kulağa, kuşaktan kuşağa Toros yaylarının kekik otlarının, dağ çiçeklerinin kokusuna karışarak Bize kadar vardı Bizden sonra da varacak her hal, bizden sonrakilere Ve soruldukta nedir deyu ol hikayaat, ol kara sevda, ol destan... Dememiz "Alageyik Destanı"dır yarenler