Modern şehir halkının çektiği can sıkıntısı, doğadan uzak kalışından kaynaklanır. Bu sıkıntı, yaşamı çöl yolculuğu gibi sıcak, tozlu ve susuz yapar. Diledikleri yaşam biçimini seçebilecek kadar varlıklı olanlar arasında rastlanan can sıkıntısı, her ne kadar ikilem gibi görünürse de, aslında can sıkıntısına düşme korkusundan kaynaklanır. Bunlar, verimli bir can sıkıntısından kaçayım derken çok daha kötüsüne tutulurlar. Mutlu bir yaşam, sakin bir yaşamla mümkün olur, çünkü gerçek hoşnutluk, ancak sakin bir ortamda yeşerebilir.
Can sıkıntısı aslında bir olaylar özlemidir, hem de yalnız hoşa gidecek olaylar değil, bunalım kurbanının bir günü öbüründen ayırt etmesine yardım edecek herhangi bir olayın özlemidir. Can sıkıntısının karşıtı ise, haz değil heyecandır.
Aşk keyiftir, güvendir, şefkattir, hiç kuşku yok, en azından vaat olarak, ama diğer bütün şeyler ve tam tersi de pek eksik değildir: can sıkıntısı, öfke, alışkanlık, ihanet, yıkım, yalnızlık, terör, çaresizlik...
Böyle gecelerde, her türlü zehirden alınan keyfin birdenbire kaçtığı fena bir an vardır: Makine durur gibi, yağmur diner gibi, ses kesilir gibi insan içinde ani bir boşluk peyda olur ve nefes tıkayıcı bir can sıkıntısı ruhu kaplar.
-Can sıkıntısı dediğimiz şeye karşı binlerce panzehir var.
-Bir örnek verebilir misiniz?
-Genç bir adam için, dans etmek, herhangi bir müzik aleti çalmak, efendime söyleyeyim... evet, evlenmek gibi çareler var.
Can sıkıntısı kişinin kendisiyle yalnız kalma korkusudur. Kediler kendileri olmaktan mutludurlar, insanlar ise kendilerinden kaçarak mutlu olmaya çalışırlar.
"Zamanını ıvır zıvırla harcama!" dedi. Dünya, günlerini çeşitli oyunlar oynayarak ve televizyon izleyerek harcayan insanlarla dolu. Ne yaptıklarını sorsan, can sıkıntısından kurtulmak için uğraştıklarını, zaman öldürmeye çalıştıklarını söylerler. Zamanın değerini bilmeyenler, can sıkıntısı çekmeye mahkûmdur. Hayatlarının her anında eğlendirilme ihtiyacı içinde olanlar, can sıkıntısı çekmeye mahkûmdur.