Bütün eğlence yerlerine koşardı, bütün gülünecek şeyleri arardı, belki herkesten fazla gülerdi, fakat eğlenir miydi? Eğleniyor görünürdü, onun için eğlenmek eğleniyor görünmek demekti. Bütün gülüşlerinin, eğlenişlerinin altında gizli bir can sıkıntısı vardı.
Korunaklı, hassas bir dünyada yaşarsınız ve yaşadığınıza inanırsınız. Sonra (Lady Chatterley gibi) bir kitap okursunuz, bir seyahate çıkarsınız ya da biriyle konuşursunuz ve yaşamadığınızı, kış uykusuna yattığınızı keşfedersiniz. Kış uykusuna yatmanın belirtileri kolayca tespit edilebilir. Birincisi, huzursuzluk. İkinci belirti (kış uykusu tehlikeli hale geldiğinde ve ölüme dönüşebileceğinde): zevk yokluğu. Hepsi bu kadar. Zararsız bir hastalİk gibi görünür.Monotonluk, can sıkıntısı, ölüm. Milyonlarca insan farkında olmadan böyle yaşıyor (ya da böyle ölüyor), Ofislerde çalışıyorlar. Araba kullanıyorlar. Aileleriyle piknik yapıyorlar. Çocuk yetiştiriyorlar ve sonra bir şok tedavisi gerçekleşiyor bir kisi, bir kitap, bir şarkı ve bu onları uyandırıyor ve ölümden kurtarıyor.. Bazıları hiç uyanmaz. Onlar karda uyuyan ve bir daha uyanamayan insanlar gibidir.
İnsan: Fakat hayattan bana kalan nedir? Hayatım dolu olduğunda dert ve tasa; eğer boşsa can sıkıntısı. Bunca zahmet, meşakkat ve ıstırap karşılığında nasıl bana
böylesine sefil bir ödül sunarsın?
...ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
"Yüzünde sırayla kâh korku, kâh keder, kâh can sıkıntısı beliriyordu. İçinde bir kavganın olduğu ama aklının bu kavgada ona henüz yardımcı olmadığı belliydi."
Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı… ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarla dolu bu engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?