Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Penceremin karanlık aynasından köyler geçti,daha karanlık ağıllar,ölümsüz ağaçlar,kederli benzinciler,boş lokantalar,sessiz dağlar,telaşlı tavşanlar.Bazen,pırıl pırıl bir gecede uzaktaki titrek bir ışığa uzun uzun bakar,ışığın aydınlattığını hayal ettiğim bir hayatı dakika dakika düşler,Canan'la kendime o mutlu hayatta bir yer bulur ve otobüs titrek ışıktan uzaklaşmaya başladığı zaman tir tir titreyen koltuğumda değil,o çatının altında olmak isterdim.Bazen benzincilerde,mola yerlerinde,araçların birbirlerini saygıyla beklediği kavşaklarda,dar köprülerde gözlerim yanımızdan ağır ağır geçen otobüsün yolcularına takılır,aralarında Canan'ı gördüğümü hayal eder ve hayalime inançla bağlanarak o otobüse nasıl yetişip,nasıl araca binip Canan'ı kucaklayacağımı kurardım.Bazan da,öyle yorgun ve umutsuz hissederdim ki kendimi,öfkeli otobüsümüz bir geceyarısı tenha bir kasabanın dar sokaklarında dönerken yarı açık perdelerin aralağından gördüğüm masada oturup sigara içen adam olmak isterdim.Ama bilirdim asıl başka bir yerde,başka bir zamanda,orada olmak istediğimi.
Sayfa 57
Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir Söylesem te’siri yok sussam gönül râzı değil Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah’ım bilir. | Fuzûlî
Reklam
Monarșilerde öyle bir hal vardır; isyancılar padişaha laf edemezler. Ondan memnun değillerse bile ona laf etmek yerine "padişah aslında iyi, ama etrafındakiler kötü" demeye getirirler. Böylece padişah yerine bazı günah keçileri seçerler ve onları isterler. Monarşilerde bu çok sık görülür.
Eşini benzerini hiç mi hiç duymadığım bir sessizliğin çağrısını duyuyorum ve soruyorum.Neden otobüsler,geceler,şehirler?Neden bütün o yollar,köprüler,yüzler?Neden geceleri şahinler gibi bastıran yalnızlık,neden yüzeylere takılıp kalan kelimeler,neden o hiç dönüşü olmayan zaman?Toprağın çıtırtısını duyuyorum ve saatimin tıkırtısını.Çünkü zaman üç boyutlu bir sessizliktir diye yazmıştı kitap.Demek ki üç boyutu hiç mi hiç anlayamadan,hayatı,dünyayı ve kitabı kavrayamadan ve seni bir daha göremeden ölecekmişim diyordum ve böylece yeni,yepyeni yıldızlarla ilk defa konuşuyordum ki çocuksu bir çocuk gibi aklıma geldi!Daha ölmeyecek kadar çocuktum ben ve nesnelerin dokunuşunu,kokusunu yeniden keşfederek,alnımdan akan kanın sıcaklığını soğuk ellerimde mutlulukla hissettim.Mutlulukla bu dünyayı seyrettim.Canan,seni severek.
Sayfa 52
Başkalarını düşünerek kendinize şekil vermeye çalışırsanız, kimseyi memnun edememeniz bir yana, kişiliğinizden ödün verdiğinizle kalırsınız.
Doğan KitapKitabı okudu
Bizim ülkemizde kadın olmak böyle bir şey işte: Yakanda adınla, kimliğinle, kişiliğinle değil; “namusludur” etiketiyle gezmek zorundasın.
Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
İnsanlar istiyor diye “evet” demek zorunda değilim. Başkalarına öncelik tanımak zorunda değilim. Her fikri kabullenmek zorunda değilim. İnsanların onayına ihtiyacım yok. Bana iyi gelmeyen insanlara katlanmak zorunda değilim. Ben akıllı ve bilinçli bir canlıyım. Ve bütün dediklerimi yapacak güce sahibim.
Doğan KitapKitabı okudu
“Kadın ya da erkek fark etmez. Birilerinin yaşam sevincini yıkmak, insana yönelik en ağır şiddet biçimidir.”
Doğan KitapKitabı okudu
Suçluyuz hepimiz! Alıştırıldık, tepkisizleştirildik, kanıksadık; korkutulduk, sindirildik… Kabul etmeliyiz ki aşktan meşkten çoktan vazgeçti Türk kadını. Dövmeyecek, sövmeyecek, ayrılmak istedi diye hunharca öldürmeyecek, uygar bir eş arıyor yalnızca.
Doğan KitapKitabı okudu
Canan'ın gelmeyeceği başka yerler de vardı.
Sayfa 45
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.