İlk defa bu fictional karakter gerçek olsa da karşıma otursa, konuşsak şöyle sahiden dedim. Kendimi karakterle konuşuyormuş gibi hissettim, tüm tepkilerimi kenara not ettim. Sempati duydum, şaşırdım, acıdım, eleştirdim, aferin dedim.
Helios ve Perseis'in kızı olarak doğan yarı tanrıça yarı nympha Kirke'nin hikayesi. Doğduğu andan itibaren itilip kakılan, aşağılanan, sevilmeyen, dışlanan ve aldatılan bir tanrıçanın bir cadıya dönüşmesi ama bu halde bile yine nefret dolu olamayıp aşktan, sevgiden, vicdanından taviz veremeyişi mitolojik hikayelerle okuyucuya aktarılmış.
O bir tanrıça, cadı ve nympha ama aslında bir kadın.
Küçüklüğünden beri çok kolayca herkese güvenen, sonra aşkı için ilk büyüsünü yapan, bunun için ömür boyu cezaya çarptırılan, anne olan, oğlu için çoğu Titan ve Olymposlunun yapamayacağı şeyleri göze alan, açgözlü, merhametsiz ve kötülere karşı kendini korumak için gerektiğinde korku saçan, sevdigi için her şeyi göze alabilen çok güçlü bir kadın.
Bir kadının hayatta kalmak için yaşadığı dönüşümün ve verdiği mücadelenin anlatıldığı 15. bölüme, anneliğinin ilk yıllarının trajikomik hallerinin anlatıldığı 19. bölüme ve Kirke'nin hayalini anlattığı son bölüme bayıldım.
Fantastik roman okumaktan pek hoşlanmayanların bile bu kitaptan çok zevk alacaklarını düşünüyorum.