Nurcan

Nurcan
@canigonlum
6 okur puanı
Nisan 2022 tarihinde katıldı
Eğer bir dış etken bizi üzebiliyorsa, duyduğumuz acı o şeyin kendisinden değil bizim ona yaptığımız “değerli” atfından kaynaklıdır hep. Yani seni kimin üzebileceğini kendin seçiyorsun. Birisi demişti ya anam babam değilsiniz ben aldım hayatıma istediğim an çıkartırım diye, haklı. Kimse kimsenin mecburi istikameti değil. İnsan ya hu o da insan basit bir algoritması var, sana iyi geliyorsa hayatında olmalı, sana zarar veriyorsa hayatından çıkartıp yoluna bakarsın. Herkes herkessiz yapabilir. Toksik olan hiçbir insanı, rehabilite edemezsin. Görevin bu değil.
Reklam
Nietzsche diyor ki; "Kendine en ağır yükü aradın: bulduğun, kendindi... Kendini sırtından atamadın!" İnsanın derdi de dermanı da, varı da yoğu da kendisidir. Şair Niyazi Mısri diyor ya hani; “Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş.” diye tam da öyle. Derman dışarda değil. Ben sana hiçbir şey öğretemem oğlum. Bütün çarelerini kendin yaratacaksın.” Diye bir diyalog var İnce Memed’de. Aman bekleyen ziyandadır. Başkasından bir şey uman üzülür. Çare, başkası tarafından verilen bir şey değildir. Elde edilir. Aranır, bulunur. Ama başkası vermez.
Bilmiyorsun sevgilim, arkaya bakarak hiçbir yolu yürüyemezsin. Ayağın en beklemediğin yerde takılıp düştüğünde öğrenirsin. Geç kalmışlığın ilacı da yoktur sevgilim. Bilmiyorsun. Hayat, zihnindeki o ütopya değil, öğrenirsin sevgilim. Her geldiğinde ardına kadar açık olacağını bildiğin o kapının bir gün yüzüne kapandığını, hem de daha önce hiç açılmamışcasına kapandığını gördüğünde canının nasıl yanabileceğini bilmiyorsun sevgilim. Her düştüğünde uzanan o elin yokluğunun nasıl acı verici olduğunu, öğrenirsin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yokluğunu hissettiği şeyin, ne olduğunu bilemez insan ya bazen hani. Hatırlanmayan bir rüyanın aşinalığı gibi hani. Hani bir şey eksik. Bir şey yok. Yok olduğuna eminsin, yoksunluk hissediyorsun ama, ne eksik bilmiyorsun.
Her erteleyiş, hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar.. Bir gün kaburgalara saplanıp ölene kadar orda kalan bir hançere dönüşebilir. Vakit varken, tam da şu an. Ölüm gelmeden! “Ertelemek yaşamın mayasını kaçırır. Kızdıysan bağır‚ sevindiysen söyle‚ özlediysen arkasından koş.” demişti birisi. Ben öldükten sonra gelecek hiçbir çiçeğin önemi yok demiştim ben de. Tam da öyle. Her şey vaktiyle kaim.
Reklam
Empati kuruyorsun, en anlayışlı ruh halinle yeniden düşünüyorsun, kendini defalarca onun yerine koyuyorsun, olmuyor. Aklına yatmıyor. Çünkü sen onun yerinde olsan en zorlu şartlara rağmen öyle yapmazdın. Ayağının ilk taşa değdiği yerde, sırtını dönüp gitmek sana göre değil çünkü. Çünkü sana mücadele etmeyi, bir şeyleri kırsan da onarmayı, eskidiğini düşündüğün herhangi bir şeyi atmadan önce tamir edebilmeyi öğrettiler. Çünkü insan gönlünün tanrının evi olduğuna iman ettin sen. Bir gönlü kırmanın ağırlığından korktun. Çünkü sen güzelsin. Güzel hep incinir.
Bir an gelir, bir tel kopar içinden sebepsiz. Bir tuğla yerinden oynar, yıkılır ellerinle yaptığın evin. Ürker kuşlar, göğüs kafesinin ta içinden havalanır. Bir an gelir yıkılır evin, bir an gelir, bir bakarsın hayatının bütün camı çerçevesi inmiş ayazın ortasında çırılçıplaksın.
Ben bazı ihtimalleri çöpe attım. Bazı kavuşmalara, mahşerde bile gerek yok artık.
Hani çizgi filmlerde kahramanlar birbirini kovalar, ikisi bir uçurumun kenarına geldiğinde zeki olan durur, diğeri kaptırmış havada koşmaya devam eder. Ne zaman ki havada öyle kaldığını anladığı anlar ve hızla yere düşmeye başlar ya. Yaşamak tam da bu. Bazı farkındalıklar öldürür.
İyi günler kötü günler hep unutulur da veda günündeki o son bakışımız hatırda kalır. Birisine ayrılırken bıraktığımız tek hatıra, o son bakıştır. İyi, kötü bütün anılar zamanla yok olur ama o son bakış, insanın zihninden asla çıkmaz. Kimin, nasıl baktığı önemli değil, unutulmaz. Ömrün baharı yazı geçti, kışımız kaldı. İnişi, düzlüğü gördük, yokuşumuz kaldı. İyi günler, kötü günler hep unutuldu da, Veda günündeki o son bakışımız kaldı
Reklam
Hani yüzlerce sorunla karşılaşmış hepsini halletmişsindir. Hani tam her şey yoluna girdi artık iyi olacağım demişsindir de sokakta bir köpeğin acı acı havlaması canını yakmıştır kimsenin olmadığı bir bankta oturup hüngür hüngür ağlamışsındır. Hatrı sayılır bir yangındır bu. Hani canın çok yanmıştır, birisi seni anlasın istersin acına ortak olmasa da dinlesin en azından dinliyormuş gibi yapsın istersin, anlaşılmak istersin ya hani, hüngür hüngür ağlayarak anlatırsın anlamasını istediğin kişiye de seni anlamaz, farkında olmaz acının. Yangın sayılır.
Öğrenirsin, öğretirler...
Hep böyledir, hayat devam eder. Emek emek büyüttüğün çiçeğin, bir başkasının ayaklarının altında ezildiğini gördüğünde de ellerinle kurduğun evin, bir kibritle yandığına şahit olduğunda da devam eder. Hep böyledir, hayat devam eder. Herkes bir gün, yanılgısını sever. Öğrenirsin.
eve döner insan hep...
Dünya bir ağrıydı göğsümde, göğsümü kanattım o gece. Sabahlara kadar, ağladım. Bilmediğim şehirlerin sokağında öksüz kaldım. Kaçtım, kaçtıkça yakalandım kendime. Herkes vardı sen yoktun, babam beni terk etti sen yoktun, annem öldü sen yoktun. Kimsesiz kalınca eve döner insan hep.
Vaktinde gelmeyen hiçbir şeyin değeri yok gözümde. Ben öldükten sonra getireceğiniz çiçeği, çöpe atın. Mezar taşları çiçekten anlamaz.
Revolver
Ben en çok sana kendimi anlattım, beni en çok sen anlamadın. Ve bir eylül günü revolverin bizi yedi altmışbeşlik bir kurşunla sol omzumuzdan vururken senin buna seyirci kalmana ve benim kurşunun önüne atlamama rağmen bizi kurtaramamış olmama yenildim. Ölmek bu kadar zor olmamalı.
Biraz zaman geçsin, anlayacaksın. Bazı evler, sadece evdir. Bazılarıysa yuva. Ben sana, yuva olmuştum. Bu hissin sıcaklığını hiçbir yerde bulamayacaksın.
Reklam
Gregor
Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin üzerine çökeceksin. Düşmekten korkma, düştükçe daha da güçleneceksin. Sonra herkes kaybolacak, gölgen bile seni terk edecek ama bu yenilgi sayılmaz. Yalnızlığı sev. Herkes gitse de o seni bırakmaz, bilirsin. Yine de içindeki uçurumların kenarında otururken dikkat et her
Gregor
Yedi çöl çevirdim kum saatinde, yine de gitmedi kaburgamdan ellerinin izi.