Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
"Aslında," diye devam etti Hasan. "Yüreğimin derinliklerinde hala gençliğimdeki o masalları, Mehdi 'yle ve Peygamberle ilgili sırlarla dolu hikayeleri özlediğimi hissetmyor değilim. Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hala kanıyor. Hala canım yanıyor. Ama anlatılanların hiçbirinin doğru olmadığını ileri süren düşüncenin
Reklam
“Caspian, canım” dedi Lucy. “Eninde sonunda kendi dünyamıza dönmemiz gerektiğini biliyordun.” “Evet” dedi Caspian hıçkırarak, “ama daha çok erken.” “Ramandu’nun adasına vardığında kendini daha iyi hissedeceksin” dedi Lucy.
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Biliyorum, arkadaşlarım bana sırf evimizdeki döviz rezervinin görkeminden dolayı asla "İbo" demezdiler. Sınıftaki adaşıma "İbo" diyorlardı halbuki. "İbo" diye çağrılmaktan hiç hoşlanmazdım, bu kesin, fakat işte adımın akçeyle sigortalanmış olması da canımı sıkıyordu.
Sayfa 157Kitabı okudu
Yunus balığın karnından Tanrısı RAB'be şöyle dua etti: “Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım, Yanıtladın beni. Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, Kulak verdin sesime. Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi. Azgın dalgalar geçti üzerimden. ‘Huzurundan kovuldum’ dedim, ‘Yine de göreceğim kutsal tapınağını.’ Sular boğacak kadar kuşattı beni, Çevremi enginler sardı, Yosunlar dolaştı başıma. Dağların köklerine kadar battım, Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan; Ama, ya RAB, Tanrım, Canımı sen kurtardın çukurdan. Soluğum tükenince seni andım, ya RAB, Duam sana, kutsal tapınağına erişti. Değersiz putlara tapanlar, Vefasızlık etmiş olurlar. Ama şükranla kurban sunacağım sana, Adağımı yerine getireceğim. Kurtuluş senden gelir, ya RAB!” RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus'u karaya kustu. (Yunus 2:1-10)
Sayfa 1194 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
“Aldırma anacığım, sık dişini, bağrına taş bas, Seni çok severim, görmek istemem dayak yediğini. Tepem atsa bile koşamam yardımına; ne yapayım, Olymposluya karşı gelmek çok zor. Bir gün sana yardım etmek istedimdi hani, yakaladıydı beni bacağımdan, attıydı tanrısal eşikten aşağı, yuvarlandım gittiydim tam bir gün. Düştüydüm Lemnos Adası’na, batan günle, birazcık canım kalmıştı, ha çıktı ha çıkacak. Sintiler yerden kaldırdılardı orada beni.”
Sayfa 21 - 1.Bölüm; Tanrı Hephaistos, babası Zeus ile annesi Hera’nın Troya savaşı yüzünden bozulan arasını yapmaya çalışıyor.
Reklam
Yunus'un Duası
Yunus balığın karnından Tanrısı RAB'be şöyle dua etti: “Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım, Yanıtladın beni. Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, Kulak verdin sesime. Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi. Azgın dalgalar geçti üzerimden. ‘Huzurundan kovuldum’ dedim, ‘Yine de göreceğim kutsal tapınağını.’ Sular boğacak kadar kuşattı beni, Çevremi enginler sardı, Yosunlar dolaştı başıma. Dağların köklerine kadar battım, Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan; Ama, ya RAB, Tanrım, Canımı sen kurtardın çukurdan. Soluğum tükenince seni andım, ya RAB, Duam sana, kutsal tapınağına erişti. Değersiz putlara tapanlar, Vefasızlık etmiş olurlar. Ama şükranla kurban sunacağım sana, Adağımı yerine getireceğim. Kurtuluş senden gelir, ya RAB!” RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus'u karaya kustu. (Yunus 2:1-10)
Sayfa 968 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
Sana ne oldu, betin benzin atmış, harap ve perişan olmuşsun? Adamcağız cevap vermiş: - Sormayın efendim. Bugün Azrail'e rast geldim. Bana öyle bir bakış baktı ki, ödüm koptu. Hz. Süleyman: - Peki, buna karşın benden ne istiyorsun hemen iste, demiş. Adam yalvarırcasına: - Ey canları koruyan Sultan! Rüzgâra emret de beni tâ Hindistan'a
. Genç diyemeyeceğimiz kadınlar bile bu işlere karışarak, gardiyanları şaşırtırlardı: Özgürlükte bu kadından bunu beklemezdim, diyorlardı şimdi! Oysa kadınların aradığı ihtiras filan değil, yalnızca birisine bakmak, onu bağrına basmak, kendinden keserek ona vermek, çamaşırını yıkamak, çoraplarını yamamak istiyorlardı. Birlikte yedikleri çanak - kutsal nişan yüzükleriydi şimdi. Doktor Zubov'a kadınlardan biri anlatmış: "Dostluğumu onunla yatmak için sürdürmüyorum, fakat şu sürdürdüğümuz hayvani hayatta, tayın ve paçavralar için yaptığımız kavgalardan sonra, adamıma gömleği yamamam gerek, akşama patates pişiririz diye düşünmek istiyor canım." Oysa erkek bazan bundan fazlasını ister, ona uymak gerek, işte gardiyanların kolladığı fırsat... Mesela 'Unjlag'da hastane çamaşırcısı olarak çalışan bir Polya teyze vardı, kocasını erken kaybettikten sonra hep yalnız kalmış, kilisede yardım etmekle hayatını kazanmış. Süresinin bitmesine yakın onu bir erkekle yakalamışlar. Şaşa kalmışlar doktorlar: "Polya teyze, nasıl oldu? Sana güvenimiz vardı, şimdi seni genel işlere yollayacaklar" diye çıkıştılar. "Suçlu olmasına suçluyum, İncil diliyle günahkar kadın, kamp diliyle orospu olduk" şeklindeydi ihtiyarcığın karşılığı. .
Sayfa 196Kitabı okudu
Bana ise sadece samimi arkadaşlarım "ibo" diyordu
Arkadaşlarım bana sırf evimizdeki döviz rezervinin görkemi yüzünden asla "İbo" demediler. Sınıftaki adaşıma "İbo" diyorlardı halbuki. "İbo" diye çağrılmaktan hiç hoşlanmazdım, bu kesin fakat işte adımın akçe ile sigortallanmış olması da canımı sıkıyordu.
Sayfa 141
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.