:D Aşırı güldürüyor bu kitap beni ya
“Ezbere bilirim sözlerini bu tangoların. O ne canım kafiyedir, o ne canım anlamdır!” Kendini tutamayarak mırıldandı: Minimini bir kuştum Deli gibi olmuştum Selim itiraz, etti: yanlış oğlum Turgut, aslını okumalısın:  Minimini bir kuştum Dejenere olmuştum
Fani Dünya:D
BİRKAÇ ARKADAŞ bir olup hava almak ve eğlenmek için dolaşmaya çıkmışlar. Köyün dışından geçen bir derenin kenarındaki patika yoldan giderlerken bakmışlar ki bir adam derenin akan köpüklü sularının tam ortasında, arkasında bir sandık, kafasında fıçı çenberinden yapılmış bir takke, ortasında sallanan bir çanla, çangur çungur ayakta çalkalanıp
Reklam
Hepsi benim canım :d
Okuma yolculuğumda Dostoyevski'nin yeri, önemi sonsuzdu.Onun klasik roman mimarîsini sarsan üslûbu, anlatışı, kurgusu açıkça kılavuzdu. Budala’yı tekrar tekrar okuyacaktım. Bu roman da çözemediğim ama duyumsadığım bir 'mutluluk / mutsuzluk vardır. Hem mutluluğun hem mutsuzluğun Prens Mişkin’den yayıldığını duyumsuyordum. Nastasya Filippovna dünya romanindaki en büyük kadın kahramanlardan biridir. Emma Bovary, Anna Karenina, kendisinden sonra ortaya çıkmış Mrs. Dalloway çapında bir roman kişisi. Nastasya Filippovna’ya âşık olmuştum. Rogojin de serseri yaradılışı, yaşayışıyla göz kamaştırıcıydı.Roman, öykü kahramanları benimle yaşarlar, onlarla zaman zaman konuştuğum olur ya da onlarla özdeşleştiğim. Prens'le tuhaf bir özdeşlik kurmuştum.
Sayfa 150 - EverestKitabı okudu
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum