Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sercan Şimşek

Sercan Şimşek
@cansrcn
Kitapların Dünyasında Kendi Dünyasını Bulmaya Çalışan Bir Okurum.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Yüksek Lisans
Gaziantep
94 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
222 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Samiha AYVERDİ, edebiyatımızın islam, kültür, tasavvuf üçlemesinin en mühim yazarlarından birisidir. Bireyin iç dünyasını esas alan eserleri ile tanınan yazarımız Mabette Bir Gece’de de bu huyundan vazgeçmemiş. Eserin içerisinde bulunan kısa küçük, küçürek hikayelerde kahramanların iç dünyalarından yola çıkarak onları edebiyat, sanat, felsefe, tasavvuf gibi önü sonu olmayan sokaklarda dolaştırıp bu terimleri birbirleriyle ustaca harmanlamış. Eser Takdim bölümü ile başlayıp Nokta, Dost, Harman… gibi bölümlerle devam ediyor ve Bir Mektup bölümü ile de son buluyor. Eserin içinde yer alan bütün hikayelerde, Anadolu insanı dünü , bugünü ve yarını ile olduğu gibi bütün doğallığı ile vücud buluyor. Hikayelerdeki kahramanlar dini, içtimai ve kültür bakımından satırlar aracılığı ile okur ile konuşur olmuş. Yine satırlarda fazlasıyla şairane tasvirler ve aşk ile aşkınlığın naif üslubu yatıyor. Bazı hikayeler evliya menkıbeleri tadında okutturuyor kendisini,bazıları da dostane bir tavırla. AYVERDİ, Türkçemizi ustalıkla kullanmış bazı cümleler; üzerinde durup şöyle derinden bir nefes alarak uzun uzun düşünmemizi istiyor. Eğer bir Osmanlı hanımefendisinin dil zenginliğinden fazlasıyla istifade ederek son cümleyi okuyup kapağı kapatıyoruz.
Mabette Bir Gece
Mabette Bir GeceSamiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 2005188 okunma
Reklam
222 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Mabette Bir Gece
Mabette Bir GeceSamiha Ayverdi
8.5/10 · 188 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
55 syf.
·
Puan vermedi
Duru durağı olmayan okuma eyleminde Halil CİBRAN’ın satırlarına denk geldik. İyiki de denk geldik. Eser; El Mustafa isimli ana kahramanımıza Orfales halkının soruları ve El Mustafa’nın cevapları şeklinde ilerliyor. Eserin dili oldukça sade ve akıcı. İlk sayfadan itibaren kitabın sarmalına kapılıyoruz ve kullanılan doğa motiflerini, metaforları anlamaya çalışıyoruz. Bu da esere ayrı bir renk katıyor. Sayfalarda dini emareler bolca var çünkü Cibran eseri kaleme alırken İncil’in dilinden fazlaca yararlanmış ve de semavi dinlerin kült kurallarını bilgece işlemiş. Bazı cümleler, okurun kendisini ve içinde yaşadığı dünya düzenini sorgulamaya itekliyor. Lakin bu eylemi gerçekleştirirken ders verme, yön gösterme gibi bir çabaya girişmiyor. Bunun yerine okuyucunun kendi yörüngesini bulmaya yardımcı oluyor. Kitabın sayfalarında dolanırken Friedrich Nietzsche tadı geliyor damağımıza çünkü yazar Nietzsche’ye öykünmüş. Özgürlük, dostluk, suç, ceza, aşk, sevinç ve üzüntü gibi insanın özüne dair bilgilere çokça rast geliyoruz. Sayfa sayısı az fakat etkisi çok bir eser. Bitirdim deyip kaldırıp rafa konulacak bir kitap değil. Zaman zaman açıp bize iyi gelecek olan bölümleri tekrar okumalık bir eser. Kitapla kalın!
Ermiş
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370,6bin okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
Mahur Beste
“Mahur Beste” isimli eserine konuk olduk. İlk sayfayı açar açmaz Behçet beyi görmemiz bizleri sevindiriyor. Çünkü bu karakteri TANPINAR’ın diğer eserlerinden tanıyoruz. Eser; yazarımızın diğer kitapları olan “Huzur”ve “Sahnenin Dışındakiler” ile bir ahenk oluşturmuş nehir roman niteliğinde. Kendisini konu ve zamandan soyutlamış çünkü okuruna konusu şudur dedirtmiyor. Abdülhamit döneminde yaşam sürmüş Behçet beye ve onun baba sorunsalına tanıklık ediyoruz. Sayfalar ilerledikçe kitap Behçet bey üzerinden devam edecek sanıyoruz fakat bir bakıyoruz ki diğer karakterler koronun çok sesli parçaları gibi bir bir çıkıyor sahneye. Behçet beyin babası, eşi Atiye, Atiye’nin babası, babalarının arkadaşları, eşleri derken geniş bir aile ile tanışık oluyoruz ve başlıyoruz karakter analizlerine. Her bir karakteri tanımaya, anlamaya çalışırken bir de ne olsun arka planda Tanzimat Dönemi, Abdülhamit, meşrutiyet ve dönemin İstanbul’unu anlamışız. Birçoklarına sıkıcı gelen eser okuruna muazzam bir dil şöleni sunarak kapağını kapattırıyor.
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20196,4bin okunma
Reklam
167 syf.
·
Puan vermedi
Doğu’nun Limanları
Adına, okuma eylemi denilen menzili olmayan yolculukta bu kez de Amin MAALOUF’un “Doğu’nun Limanları” adlı eserine konuk olduk. Gözümüzü İstanbul’da Osmanlı’nın sarayında açıp oradan Adana, Beyrut ve Fransa’ya uzandıktan sonra kitabın kahramanı olan İsyan ile tanıştık. Aslında hüzün yanığı olan hikaye bu tanışıklıktan sonra başladı. Bir anda kendimizi savaş, halkların çatışması, toplum baskısı, aile tutumları gibi mefhumların çıkmaz sokaklarında bulduk. Olaylar ilerledikçe tarihi bir yolculuğa çıktığımızı idrak ettik. Yazarımız eserde; bu tarih yolculuğunu iki ayrı din, farklı aile yapıları, kültürel savaşlar, iki gencin yaşadığı sıkıntılar üzerinden bizlere aktarmaya çalışıyor. Paris sokaklarında bir anda karşısına çıkan bir adam ile ana karaktermiz olan İsyan’ın hayatının eşiklerine bizler de tanıklık ediyoruz. İsyan’ın şahit olduğu savaşlar, patlamalar, tüm bunlardan kaçış ve sonrasında şekillenen hayatı onu bambaşka olayların içine sürüklüyor. MAALOUF; eserin kurgusu ile kimliklerin önemsizliğini vurgulamaya çalışmış. Bir elin beş parmağı olarak adlandırdığı Ortadoğu milletlerinden olan; Türkler, Ermeniler, Araplar, Rumlar ve İsrailliler arasında din ve ırk farklılıkları yüzünden çıkan çatışmaları mercek altına almış. Hüzünlü bir bekleyişin ertesinde yaşanan olayların akışını da okurunun hayal gücüne bırakarak eserini sonlandırmış.
Doğunun Limanları
Doğunun LimanlarıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 199832,4bin okunma
88 syf.
·
Puan vermedi
On İkiye Bir Var
Eser 7 ayrı öyküden oluşuyor ve 1954 ylında yayım hayatına merhaba demiş. Öykülerin genelinde inceden inceye toplumsal bir eleştiri mevcut, bununla birlikte insan denilen varlığın hayat kavgasındaki çaresizliği, sevgisi, hoşgörüsü ve geçim derdi gibi temalara da değinmiş. Bu kavramlar üzerine düşündükçe anlıyoruz ki aradan geçen onca yıla rağmen insanın yaşam yolculuğundaki gayesi hiç değişmemiş. Eserin sayfalarında Haldun TANER’in hayata bakış açısındaki derin ve keskin gözlem gücünü görüyoruz. “Zaman” ve “Varlık” kavramlarını öykülerin içine ustalıkla serpiştirmiş ve her iki kavram üzerine okurunun kafa yormasını istemiş. Yine satırlarda keskin zekasının ürünü olan naif ve düşündürücü, mihazın imbiğinden süzülmüş espriler de yer alıyor. Biz kitabı okuyoruz sanerken bir bakıyoruz ki Haldun Taner’in kendisiyle konuşuyoruz. Ayrıca eserin içinde bulunan “Sahib-i Seyf-ü Kalem” öyküsü yazarın “Dışarıdakiler” oynuna bir güzelleme olabilir çünkü birbirine çok benziyor. Eserin içinde eski Türkçe birçok kelime var ve bu kelimelerin etimolojisi sayfanın altında dipnot olarak verilmiş bu da kitaba ayrı bir keyfiyet katmış. Son sayfaya geldiğimizde Haldun TANER’e diyoruz ki: Kısa ama bir o kadar da yoğun bir eser okutttun bizlere.
On İkiye Bir Var
On İkiye Bir VarHaldun Taner · Yapı Kredi Yayınları · 2015948 okunma
352 syf.
·
Puan vermedi
1984
Eser, soğuk ve güneşli bir nisan gününde saatler onüçü vururken okurunu Winston SMİTH ile tanıştırarak başlar. Akabinde eser bizleri distopik bir dünyanın içinde bulunan Okyanusya’ya alır götürür. Burada bireysellik yok, özel mülkiyet yok, düşünmek yok, sevmek, heyecanlanmak ve de mutlu olmak yok. İnsanlar 7/24 telekran denilen cihazdan izlenmektedir ve otoriteyi elinde bulunduran kişinin istemediği şekilde konuşur, düşünür ya da davranırsa yargılanmaktadır. Çoğunluk bu sisteme uyup çarkın dişlisi olma yolunu seçerken bu çoğunluğun içinden birisi olmayı kabul etmeyen Winston, içinde bulunduğu sıkışmışlık hissi ile hemen her şeye karşı çıkacaktır. Asıl olaylar ise bu başkaldırıdan sonra başlamaktadır. Başkaldırı ile beraber Winston’un başına gelenleri George ORWELL; mükemmel bir dille işlemiştir. Balyoz etkisi yaratan cümleler kurmuştur. Resmen cümleler yazıldığı çağı aşıp günümüze dek ulaşmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Bireyselliğin yok oluşu, zihinlerin kontrolü, insanların makineşlemesi, totaliter dünya düzeni satırlara ilmek ilmek işlenmiştir. Ayrıca eser okuruna; “Büyük Birader, Çiftdüşün, Düşünsuç, Yenikonuş, Düşünce Polisi, 101 Nolu Oda,” gibi yepyeni terimlerden oluşan bir sözdağarcığı hediye kapağını kapattırmaktadır.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019166,2bin okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
Gulyabani
Bir gün Hüseyin Rahmi GÜRPINAR’a Hanımnine isimli bir okurundan mektup gelir. Bey oğlum! diye başlayan mektupta Hanımnine; yazardan cinli, perili, olağanüstü varlıklarla dolu, eğlenceli bir roman yazmasını ister ve Gürpınar bu çağrıya cevap niteliğinde bir roman yazmak için sıvar kolları, nihayetinde ortaya trajikomik bu eser çıkar. İlk başta okurunu Muhsine hanımefendi ile tanışık eder. Her şey onun iş araması ile başlar. İstanbul’da bir konakta bir tanışı vasıtası ile iş bulur. Konağın kapısından içeri girdikten sonra olaylar birbirleriyle kördüğüm olmaya başlar. Korku, gerilim sahnelerine tanık oluruz. Yazar, muazzam betimlemeleri sayesinde yaşananları bizlere okutmayıp film şeridi misali izlettirir. Muhsine bir yandan bu doğaüstü olaylara ve varlıklara alışmaya çalışırken diğer yandan da olayların iç yüzünü öğrenmeye çalışır. Tüm bunlar yaşanırken dönemin İstanbul kültürü ile ilgili birçok bilgi öğreniriz. En sonunda konağın hizmetlisi Hasan sayesinde düğümler bir bir çözülür gerçekler su yüzüne çıkar. Kitabın son cümlesini okuduğumuzda anlarız ki tüm tuhaf ve korku dolu varlıklardan daha ürkütücü ve korkulası bir varlık vardır ki o da insandır. Eseri yeşilçam filmi olarak hemen hepimiz izlemişizdir lakin kitap ile film arasında dağlar kadar fark var. Son olarak; Sayın Gürpınar iyiki Hanımnine’nin mektubuna cevap vermişsin de ortaya bu eser çıkmış.
Gulyabani
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
·
Puan vermedi
Yılanı Öldürseler
Coğrafyamızın mozaik renklerini eserleriyle bize aktaran edebiyatımızın ulu çınarı,Yaşar KEMAL’in “Yılanı Öldürseler” isimli eserine konuk olduk. Kitap buram buram Anadolu ve Çukurova kokuyor. İlk sayfadan itibaren Hasan; Hasan’’ın dünyalar güzeli anası Esme sevdiceği Abbas ve belalısı Halil ile tanışık oluyoruz. Hasan küçücük yaşına rağmen töre belası ile tanışıyor ve onulmaz sıkıntıların içine sürükleniyor. Köy ahalisi dedikodularıyla, söylemleriyle; resmen küçük Hasan’ın zihnine saldırı düzenliyor ve onu uçurumun kıyısına sürüklüyor. Sırtına namus, töre, nefret gibi kavramları yüklüyor ve böylece anlıyoruz ki; toplum dünyanın en masum insanını dahi söylemleriyle korkunç bir canavara dönüştürebiliyor. Ahlaksızların var ettiği ahlak anlayışı, kurallarını namussuzların oluşturduğu namus anlayışı, hurafelerle harmanlanıp, cehaletle yoğurulunca bir anda kendimizi saçma örf, adet ve törelerin orta yerinde buluyoruz. Ataerkil bir yapıya sahip olan Çukurova köyünde insanın çok fakat insanlığın yok olduğunu görüyoruz. Yılan meteforu ile asıl yılanın toplum, söylemlerinin de ölümcül zehir olduğunu idrak ediyoruz. Ayrıca Yaşar KEMAL, öyle bir köy portresi çiziyorki dağ kekiklerinin kokusu, burnumuza kadar geliyor. Yazarımız; din ve ahlak öğretileri, kadının toplumdaki yeri, töre belası gibi toplumun kılcal damarlarına basarak incecik kitaba dünyaları sığdırmış.
Yılanı Öldürseler
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202019,1bin okunma
146 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.