12 yıl cezaevinde yatan bir adam. Ben Nazım’a kızsam mı acısam mı bilemedim. Hayatımda tanıdığım yaşama en sıkı sarılan insan sanırım. Hayatı , yaşamayı çok seviyor. Odasında besleyip büyüttüğü kuşu memo ,öncesinde besleyip Pirayeye gönderdiği tavşanı, kendi şartlarında bulabildiği insanlarla ve kitaplarla hiç bırakmıyor hayatı. Tam bir insan dedim. Kızıyor , söyleniyor , kıskanıyor bütün duygularını yaşıyor ve saklamıyor. Hep aklımdan acaba dedim ailesinin , karısının yanında olsaydı onu böyle bir iki kere gördüğü kadın için terk eder miydi. Piraye farklı mıydı yani. Yoksa o da diğerleri gibi miydi Nazım için. Çünkü zaten pirayeyi aldattığı kadını da terkediyor. Üstelik bu kadın dayısının kızı ve pirayeyle yeni evlendiği zamanlarda yine bir yakınlaşmaları oluyor. Ama demek ki o zaman devam edebilmişler ilişkilerine. Piraye Nazımı affetmiş o zaman. Hatta ara ara o hatasını hatırlayıp açıklama yapıyor Nazım Hikmet mektuplarında. Son olaydan önce de Pirayenin oğlunun ve kendisinin de hastalanmasıyla sanırım mektuplaşmaları azalıyor. Velhasılıkelam çok üzüldüm okurken. Çünkü ben böyle cezaevinde olduğu halde sürekli karısına para gönderen mektup gönderen deli gibi kıskanan gel Piraye sana muhtacım diyen adamı sevmişim.
Dediğine göre kendisi pirayeye deli gibi aşık ama Piraye onu tam olarak sevmemiş. Yoksa bütün çocuk ruhlu adamlar gibi sadece bencillik mi bunlar:(