Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir serçenin can verişi gibi ölüyor çocuklar. Pıt pıt atarken kalpleri, sessizce üflüyorlar son nefeslerini. Sessizce, öylece kalıyorlar, bir muşambanın kenarında, üç çocuğun uzandığı bir sedyenin ayakucunda yahut yerde boyu kadar bir kartonun üzerinde. Artık onları saklayacak dondurma araçları da yok. Kucakta gidiyor tüm cenazeler, omza alacak kadar kimsenin vakti yok. Öylece defnediliyorlar çarşı içlerine, yol kenarlarına, çocuk parklarında salıncakların altına.
Sayfa 72 - Süleyman Ceran - Ekmeğe sıçrayan kanKitabı okuyor
Yahu bu kız bunları gizli mi yapıyor? Aşikâre... Bu kız çımacının koluna girer, götürür bahçeli kahveye, tavla oynar. Benim oğlanla karşı karşıya yüzer. Rıdvan Bey'in on beş yaşındaki oğlunu bisikletim önüne oturtur, çarşı boyundan geçer. Bunda ne kötülük var be!... Sen bir de dedelerim Fatih Sultan Mehmet'e balıkçılık etmiş, dersin. Kötülüğün aşikâre yapıldığını hiç gördün mü Ali Ağa?
Sayfa 87
Reklam
Gerçekte o, düşünmeyle ve acıyla geçmiş uzun günlerin derinliğinden çıkıp kendini anlatıyordu; karşısındakine aktarmak istediği imge bekleyişin ve tutkunun ateşinde çok uzun süre pişmişti. Oysa öteki, tersine, alışılmış bir heyecan, çarşı pazarda satılan türden bir acı, sıradan bir melankoliyi aklına getiriyordu. İster iyilik ister düşmanlık taşısın, yanıt hep yanlış yönde oluyordu. Her zaman vazgeçmek zorunda kalınıyordu..
Sayfa 81 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Mümin gence tavsiyeler. *1- Yediklerine dikkat edecek.* Helal lokma olacak, harama bulaşmayacak. Pişiren gaflet ilemi pişirdi, sinirlimiydi, besmele çektimi bunlara dikkat edilmeli *2- Oturduğu ve zaman geçirdiği ortamlara dikkat edecek* Cafe, Çarşı, Arkadaşların seni nereye götürüyor. Sana neler katıyor. Kişi arkadaşının dini üzeredir sen arkadaşının aynası olduğunu unutma gül bahçesinde gezer gül kokar, pis ve nahoş yerlerde gezenlerden kötü kokular gelir. *3- Konuştuğumuz kelimelere dikkat edeceğiz* Beni beğensinler, beni dışlamasınlar diye konuşmayacağız Allah benim konuştuklarıma ne der ? ne kadar razı olur ? Bir müslümanın ahlakı, konuşması, edebi bende varmı dikkat etmeli
Şeyh Said Hadisesi sonrası Hükümet kontrolünün yetişebildiği yerlerde Kürtçenin konuşulmasını yasakladınız. Yedlerinde Kürtçe grammafon diski bulunanlar en ağır cezalara çarptırıldı. Mamafi bu tedbirinde tatbiki kabiliyeti olmadığı az zamanda anlaşıldı, ve bundan da feragat edildi. Müfettişi umuminin makam icraatı olan Diyarbekir 'de adeta kaht zuhur etti. Bilhassa zabitan ve memurun kısmı ruzmete ihtiyaçlardan olan yağ, süt, yumurta, peynir. ilh... gibi dahili mahsulatı tedarik edemez oldular. Çünkü köylerden gelen bu mevadm müstahsilleri kamilen Kürt köylüleri idi. Ve Türkçe konuşmayı bilmezlerdi. El altından verilen bir emir ile bunların Kürtçe konuşmalarına müsamaha edilmesi memurun ailesine tebliğ edildi. Kaza merkezlerinde daha garip bir şekil hadis olmuştu. Türkçe bilmeyen halk bittabi Kürtçe konuşuyordu. Ancak müfettişi umuminin kazalara geldiği günlerde kaymakam muhtarları nezdine celb ve müfettişi umuminin çarşı pazarında gezdiği zamanlarda hiç Türkçe bilmiyenlerin evlerinden çıkmamalarını temin suretiyle müfettişi umumiye az çok Türkçe konuşan bir halk gösteriyordu. Hakikat halde müfettişi umumiyede bu muvazaaya vakıf idi. Bile bile amir ve memur birbirini aldatıyordu. Ve cumhuriyetin tabiat eşyaye muhalif olan kanunları ancak bu suretle cay tatbik bulabiliyordu.
Sayfa 23
Yerli komünistler... yaşadıkları yurdun ve tarih döneminin çocukları olarak, idealizmi sevimsiz birtakım çarşı-pazar kurallarıyla karıştırdıklarının pek bilincinde değildiler; kâr-zarar hesabı, ün düşkünlüğü bir de dev şirketlerin yöneticilerinden kaptıkları o gülünç gizli-kalma kaygısı.
Sayfa 86 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günümüzde Bile Seni ve Davanı Anlayamadılar...
İHVAN’lara karşı girişilen son hamle bu temel hakikati meydana koymuş ve onu te’kid etmiştir. İslâm’a karşı amansız hücumlarına, evvelâ ve her şeyden önce SEYYİD KUTUB’u ve «YOLDAKİ İŞARETLER» adlı değerli eserini teşhir etmek suretiyle başladılar. Şehit Seyyid Kutub ise, akidesini ve davasını savunmak için hayatı boyunca kaleminden ve beyanından (ifadesinden) başka hiç bir silâha malik olmamıştır. Bu yüzdendir ki Başkan Nâsır’dan en küçük gazeteciye kadar kindarlar zümresi, bu büyük adama hücum etmek için kitaplarını müsadere etmek, bu kitapların ellerde dolaşmasını yasaklamak, diledikleri gibi iftiralarda bulunmak ve ona söylemediği sözleri ve kaleme almadığı yazıları isnad etmekten başka bir gedik bulamadılar. Halbuki onun kitaplarını, çarşı ve pazarlardan toplatmamış olsaydılar dürüst hareket etmiş olurlardı. Dileyen mütalâa eder ve söylenenler hakkında bizzat hüküm verirdi. Fakat halkın gerçeği öğrenmesinden korktular.
Sayfa 53 - Cağaloğlu Yayınevi
Menkıbe alimlerinin aldanması
Onlardan bir grup ise, zâhidlerin dünyanın kötülenmesine ilişkin söz ve menkıbeleriyle yetinirler. Bunları hep aynı tarzda tekrar eder dururlar. Onlar bu sözlerin anlamlarını kavramadan ezberler, kürsülerde bunlarla vaaz verirler. Bazıları da çarşı pazarda etrafındakilerle beraber, insanlara öğütler yağdırırlar. Fakat bunlar, bu sözlerin gereğini yapmadıkları halde, sadece söz konusu zâhidlerin sözlerini ezberlemekle Allah tarafından bağışlanıp kurtulacaklarını zannederler. Hakikaten bunlar bir öncekilerden daha çok kendilerini aldatmaktadırlar.
"Hep hak oldu cümle âlem çarşu pazar kalmadı.”burada kastedilen şudur:Gönülde daha önce çarşı pazar vardı.Artık gitti,kalmadı.Yâr galip oldu,gönlümdedir.Artık gördüğüm Allah'tır.
Kılıç kimin elindeyse hakimiyet onundur!!
"Vilayet ve kaza merkezlerinde hükumet ve belediye dairelerinde ve diğer kurumlarda okullarda,çarşı ve pazarlarda Türkçeden başka bir dil kullananlar, hükumet ve belediye emirlerine muhalefet ve karşı çıkma şuçu ile cezalandırılırlar " (Şark Islahat planı, madde-14)
Reklam
Bu akit, mevcut olmayan şeyin satışı ve sanatkârın zimmetinde bunun bir borç olması bakımından selem sözleşmesine benzer. Ancak şu üç durumda ondan ayrılır. İstisnā akdinde satış bedelinin peşin verilmesi ve malın teslim tarihinin belirlenmesi gerekmediği gibi bunun çarşı ve pazarda bulunan şeylerden olması da şart değildir. Sanatkârla bir iş üzerinde anlaşma yapıldığı için bu yönüyle "iş sözleşmesi"ne benzerse de, yapılacak şeyde malzemenin sanatkâra ait olması bakımından da ondan ayrılır. Bunun bir sonucu olarak sanatkâr, belirlenen niteliklere uygun olmak şartıyla başkasının ürettiği veya kendisinin siparişten önce yaptığı bir şeyi verse bu da caiz olur.
Sayfa 324 - SANATKARA MAL SİPARİŞİ (İSTİSNA AKDİ)Kitabı okuyor
Nasreddin Hoca çarşıda değerli bir yüzük bulmuş. Fakat şer-i kanun gereği, üç kez bulduğunu bağırması gerekiyor­muş. Hoca, sabah saat üçte sessizce çarşı meydanına gitmiş ve bütün kuvveti ile bağırmış: “Çok değerli bir yüzük buldum.” Üçüncü defa da çarşı insanla dolmuş. “Ne söyledin ki Hoca?” diye sormuşlar. “Kanun üç defa bağırmamı istiyor. Dördüncü defa bağırırsam belki karşı gelmiş olurum. Fakat size şu kadarını söy­leyeyim, ben pırlanta bir yüzüğün kanunî sahibiyim.”
Abbasi halifelerinden Harun Reşit için anlatılır: Harun Reşid hastalanınca, etrafında bulunanlara; "Ben ölünce, yıkayıp kefenledikten sonra tabutuma koyunca sağ kolumu tabutun dışında bırakın. Kolum tabutun dışına sarkmış vaziyette çarşı pazardan beni geçirip kabristana öylece götürün.” demiş. "Efendim" demişler, o zaman malum olduğu üzere Abbasi Halifesidir hazret... "Bu daha evvel hiç yapmadığımız bir uygulama. Neden böyle yapalım ki?" Merhûm halife çok ibretli bir cevap vermiş: "İnsanlar, devlet başkanının bile bu dünyadan elinin boş gittiğini görsünler!"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.