+Kitaptaki karakterlerin, bakış açılarında cinsiyetçi tavırlar söz konusu. Kadını yeren cümleler var. Dönemin kalıp cümleleri ile ilgili de olabilir. Kitabın devamında fikirlerim degisebilir. Göze çarpan iki kadın karakter var, biri Turgut'un karısı ve Günseli. Ve bana kalırsa öteki kadınlara nazaran "öteki"leştirilmemis kadınlar bunlar.
+ Ölmemiş, unutulmamış, icsellestirilmis bir intiharı konu alıyor. İntihar eden kişiyi çok yakından tanıma fırsatı sunuyor ayrıca. Henüz kitabı bitirmedim, belki de sonunda Selim'i anlayacak kadar tanırım. Okurken bazen Selim'e kızıyor, bazen üzülüyorum, bazen kendimden bir şeylere rastlıyorum. 700 sayfaya değiyor.
+ Selim gerçekten çok ilginç bir insan ve onu tanımak cidden güzel. Birebir tanıştığım insanları böyle tanımıyorum.
+ Selim hakkında fikirlerimin geliştiği ve noktalandigi an kitap bitti, yine de yetersiz olduğunu düşünüyorum.. Başta onun icin çok okuyan bol potansiyelli zeki biri gibi fikirlerim vardı, sonrasında şişirilmiş bir profil hissiyatı oluştu. Boşluğa düşmüş biriydi ve yüklediği anlamlar onu da tatmin etmiyordu. Seviyordu ama sevmemekten korkuyordu; sevdiği halde. Kaygı doluydu.. Ama bazen Selim'i kıskandım, bir insan nasıl olur da bir insanın üzerinde böyle büyük bir tesir birakabilirdi. Turgut'ta kendimi buldum. Saflık ve mizaç kayması. Hislerini gizleyip, göstermediklerini yaşayan hâli beni etkiledi. Kitap genel olarak yazarın sesinin tümüyle kısık olduğu bir eser, adeta sanki sözler Turgut ve Selim'e ait gibiydi, Oğuz Atay'ın varlığını hiç hissetmedim, hissederek yazdığı içindir belki.