Öyle bir boşluk var ki hayatımda, yaşadığım her olayda etkisini görebiliyorum. Hissettiğim suçluluğu atamıyorum üzerimden. Onun yanında tepeden tırnağa çiçeklerden papatya, yukarlardan bulut, aşağılardan deniz kesilirdim. Bilirsiniz, güzel hisederdim işte. Özellikle akşamüstleri.
Yalnızlığı sevmeli bir insan. Hüznü sevmeli yanında. İkisini de yan yana koyup tadını çıkartabilmeli. Sesin olmadığı bir yakasından tutup hiç bırakmadan, içindeki düşünceleri çekip çevirmeli. Insanlarla konuşamadı diye üzülmeyip, Allah'ıyla bir konuşmalı şöyle uzun uzun kurarak cümlelerini.
Kitap okuyacağı köşelerin hayalini kurmalı pazar günleri. Kahve içmeli karşısında çay içecek kimsesi yoksa. Demleme dışında sevmesem de yalnız birinin sallama çay içmesine musamaha gösterebilirsiniz diye düşünüyorum.
Pencereyi sol yanıma aldım, göz ucuyla dışarıları izliyorum. Yere değil ama havaya bakıyorum. Insanların umutlarını biriktirdikleri yerlere. Hava soğuk. Olsun, bir gün yaz gelecek nasılsa. Hava soğudukça yaza daha az kalmıyor mu? Çiçekler yolları, bahçeleri güzelleştirecek umuduyla avutu-
yorum kendimi. Hangi çiçek kokusu beni onun kadar rahatlatabilir bilmiyorum ama bir umuttu yaşamak, deyip bekliyorum işte. Bir kokunun gidişini durdurabilir mi bir bahçe miktarınca çiçek?
Gidecek, gidince hem yanıp hem yakacak olan birini mi buldun Seyyah bu kadar sevmek için? Öyle oldu, ateş nefes verdik de üzerimizde harlandı.